İngiltere’nin Akdeniz ve uzak doğuda söz sahibi olmasından rahatsız olan Fransızlar, İngilizlerin gücünü kırmak, uzak doğuya giden yolları ele geçirmek ve bölgede etkili olabilmek için 1798 yılında Mısır’ı işgal etmiştir. Üç yıl Fransız işgali altında kalan Mısır, Osmanlı ve İngiliz müttefik kuvvetlerinin çabasıyla 1801 yılında geri alınmış, Kahire ve İskenderiye’de yapılan iki tahliye sözleşmesiyle Fransızlar Mısır’ı terk etmiştir. Fransa bu seferden bir başarı elde edememiş, binlerce insan gereksiz yere öldürülmüştür. Ancak seferin, Fransızların gelecekte kuzey Afrika’da kuracakları sömürge imparatorluğu için bir deneyim oluşturduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca, Napolyon’un beraberindeki bilim adamlarının Mısır’da yaptığı araştırmalar ve burada kurulan enstitü, gelecekte Egyptology adıyla bir bilim dalının ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Mısır’ın işgali, Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü tek başına koruyamayacağı gibi bir sonuç doğurmuş, Bab-ı Ali bundan sonra Avrupalı devletler arasında denge politikası izlemeye başlamıştır.
The French was disturbed by the economic development of the British in the Mediterranean and the far east. Therefore, the French, in order to break the British power, to conquer the roads to far east and to have the ascendancy of the region, occupied Egypt in 1798. After three years of the French occupation, Egypt was taken back with the efforts of the Ottoman and British allied forces in 1801. After signing two contracts in Cairo and Alexandria, the French withdrew from Egypt. As the French did not gain a success in Egypt, lots of people were killed in vain. On the other hand, it became a good experience for the French to be able to establish a colonial empire in the future in North Africa. Moreover, the scientists going together with Napoleon Bonaparte made researches on Egypt and founded an institute there. The investigations of those scientists paved the way for coming into being of Egyptology. By the way, it was understood with the occupaion of Egypt that the Ottomans could not save the entirety of their lands without foreign help. From that time on, Bab-ı Ali followed a balance of power policy among the European states.