Batı Avrupa ülkeleri 2. Dünya Savaşı'ndan sonra tahrip olan ülkelerini yeniden yapılandırmak ve ekonomik kalkınmalarını sağlamak için iş gücüne ihtiyaç duymuş dolayısıyla başka ülkelerden göç almaya başlamıştır. Bunun neticesinde farklı kültür ve kimliklere sahip olan göçmenler çalışmak için Avrupa ülkelerine gelerek buralarda çok kültürlü toplumun oluşmasına vesile olmuşlardır. 1960'lı yıllarda aynı nedenle Hollanda'ya birkaç seneliğine çalışmak için gelmeye başlamışlardır. 1970'li yıllarda aile birleşimi yasasıyla memleketteki eş ve çocuklarını da yanlarına getiren Türklerin kısa vadeli para kazanıp Türkiye'ye geri dönme amaçları uzun süreli yerleşime dönüşmüştür. Böylece Hollanda'da birinci nesil Türk toplumunu oluşturmuşlardır. Çocukluk çağlarında Hollanda'ya gelen ve/ veya Hollanda'da doğup büyüyen Türk çocuklara evlilik çağına gelince genel olarak memleketten bir kız ve ye erkekle evlenerek eşlerini de Hollanda'ya veya diğer Batı Avrupa ülkelerine getirmişlerdir. Biz bu grubu ikinci nesil Türkler olarak adlandırıyoruz. İkinci nesil birinci nesilden daha çok topluma katılma ihtiyacı hissetmiş fakat uyum sürecinde çeşitli zorluklarla karşılaşmışlardır. Çocuklarının toplumda iyi bir yer ve meslek sahibi olmaları için yaşadıkları ülkenin okul ve dil başarısını desteklerken kendi ana dil ve kültür aktarımında yetersiz kalmışlardır. Hollanda'da doğup büyüyen ve Hollanda toplumu içinde en çok yer alan üçüncü nesil yaşadıkları ülke olan Hollanda dili ve kültüründen daha fazla etkilenirken ana dillerini sadece aile ve çevrelerinde konuşmakla sınırlı kalmışlardır. Okulda ana dilinde eğitim almadıkları için ana dillerini yaş seviyelerine göre kullanamayıp ana dillerini okuma ve yazma becerilerinde de geride kalmışlardır. Gençler kendi aralarında ana dili Türkçe ile konuşmakta fakat bilemedikleri ya da o anda akıllarına getiremedikleri kelimeler yerine Hollandaca kelime koyarak karışık bir dil oluşturmuşlardır. Hollanda'da yaşayan 3. nesil ana dili Türkçeyi konuşup geliştirmek ihtiyacı hissetmekte ve olası bir Türkçe eğitimine sıcak bakmaktadır. Lakin bunun nasıl ve ne şekilde olacağı konusunda arayış içindedirler. Bu araştırmayla Türklerin ilk Hollanda'ya göçmelerinden bu yana Hollanda'daki uğradıkları gelişim ve değişim süreci hakkında kısaca bilgi verilirken Hollanda'da yaşayan ve üçüncü nesli oluşturan Türk gençliğinin ana dili kullanım becerileri, ne tür sorunlarla karşılaştıkları ve geleceğe yönelik isteklerinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Araştırma kapsamı ve içeriği gereği, nitel araştırma yöntemine uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Katılımcıların ana dil kullanım becerilerini belirlemek için kendilerine açık uçlu sorular yöneltilmiştir. Araştırmanın nitel verilerini oluşturan görüşme kayıtları, içerik analizi türlerinden kategorisel analiz kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu yedisi kız ve dördü erkek olmak üzere on bir katılımcı oluşturmaktadır. Çalışma sonucunda katılımcıların Türkçeyi ailelerinin geldiği bölgenin şivesiyle konuştukları ve kelime dağarcıklarının kısıtlı olduğu gözlemlenmiştir. Katılımcıların ilk öğrendikleri dil Türkçe olmasına rağmen sonrasında çevrelerinde, kreş ve okul ortamında ülkenin resmi dili olan Hollandacayı konuştuklarından dolayı Türkçelerini daha az geliştirebildikleri tespitine ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Ana dil, ikinci dil, göç
Western European countries needed labor to restructure their destroyed countries after World War II and ensure their economic development, so they started to receive immigration from other countries. As a result, migrants with different cultures and identities have come to European countries to work and have created a multicultural society. For the same reason, the Turks who passed the health check in the 1960s started to come to the Netherlands for a few years to work. As in the country with the 1970 law on family reunification and children earn money in the short-term aim of bringing the sides to return to Turkey. Turkey has become a long-term placement. Thus, the Netherlands created the first generation of Turkish society. As for the Turkish children who were born and raised in the Netherlands, they generally married from their country and brought their wives or husbands to the Netherlands or other Western European countries. We call this group the second generation Turks. The second generation felt the need to participate in society more than the first generation but faced various difficulties in adaptation. They supported the school and language success of the country in which their children lived in order to have a good place and profession in the society and they were inadequate in their own mother tongue and cultural transfer. The third generation of the Dutch community is Born and raised in the Netherlands.They are more influenced by the Dutch language and culture, where they live, but they are frustrated by speaking only in their families and their environment. Since they did not receive education in their mother tongue at school, they could not use their mother tongue according to their age level and were left behind in their reading and writing skills. The young people speak Turkish with their mother tongue among themselves, but instead of the words that they cannot know or cannot think of at the moment, they have created a mixed language by putting Dutch words. The 3rd generation native Dutch speaker feels the need to speak and develop Turkish and is looking forward to a possible Turkish education. But they are in search of how and in what way this will happen. This study briefly gives information about the development and change process in the Netherlands since the first immigration of Turks to the Netherlands. The research was conducted in accordance with the qualitative research method due to its scope and content. Open-ended questions were asked to determine the native language skills of the participants. Interview records, which constitute the qualitative data of the study, were analyzed using categorical analysis, one of the content analysis types. The study group of the research consists of eleven participants, seven of them are girls and four of them are boys. As a result of the study, it was observed that the participants spoke Turkish with the accent of the region where their families came from and their vocabulary was limited. Although the first language that the participants learned was Turkish, it was found that they were able to improve their Turkish less because they mostly speak Dutch, which is the official language of the country, in their environment, in the kindergarten and school environment. Keywords: Immigration, Mother tongue, Second language