Günümüz psikolojisinde insanın davranışlarını açıklayan birden çok etmen üzerinde durulur. Oysa Kelâm disiplininde insanın davranışlarının dinî yönü ve karakteri üzerinde baskın bir biçimde yorumlar yapılır, hükümler verilir. Ancak özellikle ikinci yüzyılın ilk yarısından itibaren kelâm düşünürleri, davranışın ortaya çıkışında belirleyici olan diğer etkenleri de araştırma konusu haline getirip teolojik düşüncenin alanı ve sınırlarını genişletmişlerdir. Söz konusu genişleme esnasında kalbin eylemi doğuran yönü üzerinde durulmuş bu da kalbe biçilen rollerde çeşitliliğin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kelâmcılar bu konuda özellikle iç gözlem yöntemine dikkat ederek ve dönemin tıp bilgileriyle mukayeseli bir yorum geliştirmişlerdir. Böylelikle ortaya konulan görüşlerde farklı kültür ve medeniyetlerin dinî düşünce ve kanaatlerine karşı bir savunma dilinin de ötesinde yanıtlar verilmiş aynı zamanda da insan üzerine de güçlü bir felsefe yapılmıştır. Sözü edilen insan felsefesi, insanın davranışları üzerinden yapılınca kalp de bu konuda oldukça hassas ve merkezî bir işlev elde etmiştir. Çünkü genel kanaat, kalbin eylemler üzerindeki güçlü ve sarsılmaz egemenliğiydi. Böyle olunca da kelâmcılar kalbe ve onun davranışlar üzerindeki etkisine yönelik çok fazla eser ya da risale yazmışlardır. Bu kelamcılardan birisi olan ve araştırmamıza da konu olan Kâdî Abdülcebbâr, insan davranışlarını açıklarken birçok defa kalbin fiil ortaya koymasındaki işlevini açıklamış, kendi kelâm düşüncesiyle de bu konuyu genişletmiştir. Özellikle insan davranışlarıyla ilgili geçen hemen her bir konuda güdülere, zihne gelen ani düşüncelere, yine fiilin nesnesi olan dış uyarıcıların idrak gücüne çok defa yer vermiştir. Kâdî Abdülcebbâr'ın ayırt edici özelliği ise bu konuyu kendisinden önceki Mu'tezile ekolüne mensup kelamcılara görece eserlerinde daha geniş ve daha sistematik yer vermiş olmasıdır.
Today's psychology studies dwell on several factors explaining human behaviour. However, Kalam discipline focuses mainly on interpreting and drawing conclusions on religious aspect and characteristics of human behaviour. On the other hand, especially with the first half of the 2nd century, Mutakallimun expanded the scope and boundaries of theological thinking by researching other factors determining how behaviour is developed. During the aforementioned expansion, heart's influence over actions was deliberated, which caused variety of roles given to the heart. Mutakallimun developed a comparative interpretation on the subject by paying attention to the introspection method and with the medical knowledge of the time. Thus, the ideas that were put forward provided answers far beyond an apologetic language of religious thoughts and beliefs of different cultures and civilizations, and also made for a strong philosophy on humans. When mentioned human philosophy is based on human behaviour, heart acquired quite the sensitive and central function in this regard. Since consensus was that heart had a strong and unwavering dominance over actions. As such, Mutakalliumun wrote many works and tracts on heart and its influence over actions. Al-Qadı Abd Al-Jabbar, who is one of the Mutakallimun and the subject of our study, while explaining human behaviour, explained heart's function on actions several times and expanded the subject with his own Kalam thinking. In virtually every subject regarding human behaviour, he frequently mentions motives, immediate thoughts (khatir) and cognitive powers of external stimulus, which are the object of action.