Küreselleşme olgusunun iletişim ağı ile ön plana çıktığı günümüzde, her birey belli yönelimler doğrultusunda fiziksel ve düşünceye dayalı olarak bir hareketlilik hali içerisindedir. 1800'lü yılların başında bilimsel çalışmaların araştırma konusu olmaya başlayan göç olgusu, ilk dönem araştırmalarında yalnızca yer değişim hareketi olarak ifade edilirken, günümüzdeki araştırmalarda birçok toplumu çok yönlü olarak etkileyen toplumsal değişim hareketi olarak karşımıza çıkmaktadır. Sadece fiziki yer değiştirme hareketine odaklanmak yerine, görünen göç hareketinin muhteva ettiği sosyal problem olan yoksulluk olgusunun etkilerine ulaşma amaçlanmıştır. Araştırma geleneksel yaylacılık faaliyetleriyle ilgilenen göçmen kadınların yaşam alanlarını gözlemleme, göç etme süreçlerindeki yoksunluklarını saptamak, ekonomik anlamdaki yoksulluklarına erişip sosyokültürel statülerini analiz etmek, geleneksel yaylacılık faaliyetlerinin geçmişten günümüze ne tür bir kültürel değişime uğradığını ortaya koymak hedefi doğrultusunda çalışılmıştır. Göçmen kadınların bu süreçteki yoksunluk ve yoksulluk algılarına ulaşabilmek için, öncelikle, Rize'nin Pazar ilçesinde yaşayan göçmen kadınların sosyodemografik özellikleri ikinci olarak ise göç sürecindeki kadının eylemsel pratiklerini nasıl inşa ettikleri ele alınmakta, son olarak ise yoksulluklarının ardındaki nedenselliklere ulaşarak bu problemin aşımındaki öneriler ile yaylacılık faaliyetinin sürdürülebilirliği ortaya konmaktadır.
Today, when the phenomenon of globalization comes to the fore with the communication network, each individual is in a state of physical and thought-based mobility in line with certain tendencies. The phenomenon of migration, which started to be the subject of research in scientific studies at the beginning of the 1800s, was expressed only as a movement of displacement in the early researches, but it appears as a social change movement that affects many societies in many ways in today's studies. Instead of focusing only on the physical displacement, it is aimed to reach the effects of the poverty phenomenon, which is the social problem of the apparent migration movement. The research has been studied with the aim of observing the living spaces of migrant women who are interested in traditional transhumance activities, determining their deprivation in the migration process, reaching their economic poverty and analyzing their socio-cultural status, and revealing what kind of cultural change traditional transhumance activities have undergone from the past to the present. In order to reach the perceptions of deprivation and poverty of migrant women in this process, firstly, the sociodemographic characteristics of immigrant women living in Pazar district of Rize, secondly how they construct the practical practices of women in the migration process, and finally, by reaching the causality behind their poverty, suggestions to overcome this problem and transhumance. sustainability of its activity.