İttihad ve Terakki Cemiyeti, 1908 Jön Türk Devriminin ardından Osmanlı İmparatorluğu’nda 16. yüzyıldan beri hüküm sürmekte olan ticari ve adli kapitülasyonların kaldırılması için tutarlı ve sürekli olarak çaba sarfetmiştir. I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ve kapitüler rejimden yararlanan Avrupalı Büyük Güçler (Düvel-i Muazzama)’in birbirleri ile savaşmaya başlamalarından yararlanmak isteyen İttihad ve Terakki hükümeti, 9 Eylül 1914 tarihinde, İstanbul’daki bütün yabancı büyükelçiliklere 1 Ekim 1914 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere bütün ticari ve adli kapitülasyonların kaldırıldığını bildirmiştir. İmparatorluğun iktisadi ve adli bağımsızlığını sağlamaya yönelik bu radikal karar sonrasında, Bab-ı Ali, yeni düzenlemelerle yabancı ülke vatandaşlarına yönelik adaletsizliklere kesinlikle mahal verilmeyeceğine dair verdiği teminatlara rağmen, Büyük Güçler’in, ilk önce tek tek daha sonra ortak, protestoları ile karşı karşıya kalmıştır. Hatta, yoğun bir diplomasinin yaşandığı İstanbul’da, kapitülasyonların kaldırılması kararına en sert tepkileri veren devletler, 2 Ağustos 1914 tarihinden itibaren gizli olarak Bab-ı Ali’nin müttefiği olan Almanya ile savaşta o sırada tarafsızlığını korumakta olan A.B.D. olmuştur. Ancak Bab-ı Ali’nin kararlı tutumu ve Osmanlı İmparatorluğu’nun tarafsızlığını korumaya çalışan İtilaf Devletleri ile kısa zamanda bitmeyeceği anlaşılan savaşta değerli bir müttefiği kaybetmek istemeyen Almanya’nın uzlaşmalarının mümkün olmaması ve dolayısıyla bu devletlerin protestolarına ısrarlı bir şekilde devam edememeleri sonucu kapitüler rejim 1914 yılının Ekim ayında tarihe karışmış ve yerini İmtiyazat-ı Ecnebiyenin İlgası Üzerine Ecanib Hakkında İcra Olunacak Muameleye Dair Talimatname” adı altındaki yeni bir düzenlemeye bırakmıştır.
After the Young Turk Revolution of 1908, the Ottoman Committee of Union and Progress, worked incessantly to abrogate the commercial and judicial capitulations used in the Ottoman Empire since the 16th century. With the outbreak of WWI and the consequent state of war among the European Powers, the main beneficiaries of the capitulary régime, the government of Union and Progress, took advantage of the situation and declared, on the 9th of September, to all foreign embassies in İstanbul that all commercial and judicial capitulations would be abrogated as of the 1st of October. After this declaration aiming at the restoration of the full economic and judicial independence of the Empire, the Sublime Porte received harsh individual and collective protests of the Great Powers, in spite of the Porte’s guarantee on the establishment of a fair régime concerning the rights of the foreign citizens living in the Empire. Curiously, the harshest reactions in Istanbul, where an intense diplomacy was taking place, came from Germany, a secret ally of the Sublime Porte since the 2nd of August 1914; and, from the neutral and non-belligerent U.S.A. However, as a result of the decisive stance of the Sublime Porte, the impossibility of a compromise between the Triple Entente and Germany, Berlin’s yearning to keep the Porte as an ally in the prolonging war and the Triple Entente’s desire for Ottoman neutrality in the European conflict, the Ottoman capitulary régime ceased to exist in October 1914 and was replaced by a new regulation entitled “Instructions to Be Implemented On the Foreign Citizens Upon the Abrogation of the Privileges Given to Foreigners”.