Tükenmişlik Sendromu terimi, 1974 yılında Freudenberger tarafından; gönüllü sağlık çalışanları arasında görülen yorgunluk, hayal kırıklığı ve iş bırakma durumlarını tanımlamak için ortaya atılmıştır. Yıllar içinde birçok araştırmacının ilgisini çeken tükenmişlik sendromunu, en kapsamlı olarak Maslach ve Jackson tarif etmiştir. Araştırmacılara göre bu sendroma ilişkin üç temel etmen mevcuttur. Duygusal tükenme (DT), duyarsızlaşma (DYS), kişisel başarı hissi (KB). Çalışmamızın amacı Sakarya il genelindeki aile hekimlerinde tükenmişlik düzeyinin belirlenmesi ve tükenmişlik düzeyinin bazı bireysel, sosyal ve mesleki değişkenlerle farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemektir. Çalışmamız 1 Şubat 2014 ile 28 Şubat 2014 tarihleri arasında Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı'nda yapılmıştır. Hekimler ile mesai saatleri içerisinde görüşme yapılamadığından dolayı anketin katılımcıya teslim edilip, doldurulduğunda geri alınması yöntemi benimsenmiştir. Anketlerle ilgili gerekli bilgiler verildikten sonra anketler dağıtılmış, 1 hafta sonra ise toplanmıştır. Anketler toplandıktan sonra eksik yanıtların olup olmadığı araştırmacı tarafından kontrol edilmiş eksiklikler bulunması halinde katılımcıya tamamlatılmaya çalışılmıştır. Çalışmamızda sosyodemografik veri formu (Ek 1), çalışma hayatında ki güncel bilgiler ve görüşler ile ilgili anket formu (Ek 2) ve Türkiye'de geçerlilik ve güvenilirliği Canan Ergin tarafından yapılmış Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MTÖ) (Ek 3) kullanılmıştır. MTÖ; DT, DYS ve KB olmak üzere üç alt boyutta değerlendirildi. Çalışmadan elde edilen verilerin istatistiksel değerlendirilmesinde SPSS paket programı kullanıldı. Çalışmamıza katılan aile hekimlerinin büyük çoğunluğunu 36-45 yaş arası (% 48.3), erkek (% 64.9), evli (% 78.9), en az 1 çocuklu (% 90.3), pratisyen hekim (% 97.4), günlük 46-75 hasta bakan (% 66.9), sigara içmeyen (% 69), kronik hastalığı bulunmayan (% 75.8), BKİ'si normal sınırların üzerinde (% 66.7) ve en az bir meslek örgütüne üye (% 76.9) grupları oluşturmaktadır. Hekimler günlük ortalama 62 hasta baktıklarını, % 49'u TUS sınavını kesinlikle düşünmediğini, % 53.2'si mesleki geleceğini parlak görmediğini, % 87.1'i nöbet uygulamasının olumlu bulmadığını, % 21.8'i maaşının yeterli olmadığını, % 94.2'si sözlü ve/veya fiziksel şiddete maruz kalmakta olduklarını belirtmişlerdir. Araştırmamıza katılanların DT, DYS ve KB puan ortalamaları sırasıyla 17.5±7.1 SS, 5.4±3.4 SS ve 21.1±3.9 SS olarak bulunmuştur. Hekimlerin % 71.9'u DT'den, % 85.9'u DYS'den, % 4.7'si KB'den düşük düzeyde tükenmişlik puanı almışlardır. Cinsiyet ile DT, yaş ile DT, DYS, KB, medeni durum ile DYS, çalışılan aile sağlığı merkezi ile DYS puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmıştır.Çalışmamızda Aile hekimlerinin düşük tükenmişlik düzeylerine sahip oldukları bulunmuştur. Mevcut durumun korunması ve tükenmişlik düzeylerinin daha aşağı çekilmesi için hekim başına düşen hasta sayısının azaltılması, aile hekim sayısının artırılması, şiddet olaylarını engelleyecek önlemlerin alınması, öğrencilerinin aile hekimliğine teşvik edilmesi gibi önlemlerin alınması faydalı olacaktır.
The term burnout syndrome was firstly defined by Freudenberg in 1974 to describe fatigue, frustration and quitting job in volunteer health workers. Within years, burnout syndrome attracted the attention of many researchers, however the most comprehensive definiton was made by Maslach and Jackson. According to researchers, there are three main factors related to this syndrome. Emotional exhaustion, depersonalization, personal accomplishment feeing. The aim of our study was to determine burnout level in family physicians in the province of Sakarya and whether it changes acording to personal, social and occupational variables. Our study was conducted between 1 February 2014 and 28 February 2014 at the department of family medicine in Sakarya University School of Medicine. Since interviewing with physicians during working hours could not be possible, surveys were delivered to the participants and then collected when the surveys were completed. After giving the necessary information about the survey, questionnaires were distributed and collected one week later. After collecting the surveys, answers were checked by the investigator and in case of any missing information, this was tried to be completed by the participants. In our study, demographic data form (Appendix 1), current information and opinion form about work life (Appendix 2) and Maslach Burnout Inventory (MBI) form, the validity and reliability was proved by Canan Ergin in Turkey, (Appendix 3) were used. MBI were evaluated in three subdimensions as emotional exhaustion, depersonalization and personal accomplishment feeing. For the statistical evaluation of the data obtained in this study, SPSS packet programme was used. Most of the family physicians in our study were between 36 and 45 years old (% 48.3), male (% 64.9), married (% 78.9), have at least one child (90.3%), are general practitioners (% 97.4), examine 46-75 patients daily (% 66,9), are nonsmokers (% 69) and do not have any chronic diseases (% 75.8). Body mass indices were above the normal range (% 66.7), has a membership of at least one professional organization (% 76.9) . Most physicians expressed that they examined approximately 62 patients daily, do not definitely think of entering TUS exam (% 49), do not have positive thoughts about the future of their jobs (% 53.2), do not find keeping application positive (% 87.1), do not find their salaries enough (% 21.8) and state that they expose to verbal and /or physical violence during working (% 94.2) . Our participants' average points of emotional exhaustion, depersonalization and personal accomplishment were 17.5±7.1 SD, 5.4±3.4 SD and 21.1±3.9 SD respectively. The rate of physicians having low burnout points in terms of emotional exhaustion, depersonalization and personal accomplishment was % 71.9, % 85.9 and % 4.7, respectively. Statistically meaningful relationship was found between gender with emotional exhaustion, age with emotional exhaustion, depersonalization and personal accomplishment, marital status with depersonalization and depersonalization with family health center studied. In our study, family physicians were found to have low levels of burnout. For protecting current status and lowering burnout levels, it would be helpful to reduce the number of patient per physician, to increase the number of family physicians, to get measures which will prevent violent events and to encourage the students to family medicine.