GİRİŞ VE AMAÇ: Kolanjit, safra yolu enflamasyonu ve enfeksiyonu ile karakterize bir hastalıktır. Biliyer obstruksiyon bulguları ve safrada bakteri artışı ile karakterize bir tablodur. Etyolojisinde koledokolitiazis, benign biliyer darlık, malign biliyer darlık ve primer sklerozan kolanjit gibi hastalıklar yer alır. Tanısında kullanılan klinik bulgular; biliyer sistem hastalığı, ateş ve/ veya titreme, sarılık, sağ üst kadran ağrısı iken laboratuar bulgularında ise lökositoz, C Reaktif Protein (CRP) yüksekliği, anormal transaminaz düzeyleri, görüntüleme bulguları olarak da koledok ve/ veya intrahepatik safra yollarında dilatasyon tespit edilebilir. Biz bu çalışmamızda indetermine safra yolu darlığı kliniği olan kolanjitli hastalarda safradaki karsinembriyonik antijen (CEA) ve karbonhidrat antijen (CA 19-9) düzeylerinin aktif hastalık ve iyileşme dönemindeki düzeylerini değerlendirerek benign-malign etyoloji ayrımında kullanılabilirliğini araştırmayı amaçladık. GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmaya SB. Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji kliniğinde kolanjit tanısı ile yatarak takip edilen 34 hasta dahil edildi. Bu hastalara Endoskopik Retrograd Kolanjiopankreografi (ERCP) yapılarak nazobiliyer drenaj kateteri takılıp uygun şekilde safra örnekleri alınıp safra CEA ve CA 19-9 düzeyi bakıldı. Hastaların ateşsiz geçirilen 48. saat sonunda, var olan nazobiliyer katater yoluyla safradan aynı incelemeler tekrar edildi. Bu düzeylerdeki varsa değişimlerin hastaların dosyalarındaki son tanıları (malign biliyer darlık-benign biliyer darlık) ile olan ilişkisine bakıldı. SONUÇLAR: Çalışmaya 21' i benign, 13' ü malign olmak üzere toplam 34 hasta dahil edildi. Serum CEA değeri ve serum CA 19-9 değeri, tedavi öncesi ve sonrası dönemde, malign grupta benign gruptan anlamlı olarak daha yüksekti (sırasıyla (p=0.004, p=0.007), (p=0.014, p=0.007)). Safra CEA değeri ve safra CA 19-9 değeri, tedavi öncesi ve sonrası dönemde, benign ve malign hasta grubu arasında anlamlı bir farklılık göstermedi (sırasıyla (p=0.651,p=0.313) (p=0.764, p=0.721)). Benign hasta grubunda, tedavi sonrasında, serum CEA değeri ve safra CA 19-9 değeri istatistiksel olarak anlamlı bir değişim göstermezken (sırasıyla p=0.481, p=0.505), safra CEA değeri ve serum CA 19-9 değeri istatistiksel olarak anlamlı bir düşme göstermiştir (sırasıyla p=0.006, p=0.010). Malign hasta grubunda, tedavi sonrasında, serum CEA değeri, safra CEA değeri, serum CA 19-9 değeri, safra CA 19-9 değerleri istatistiksel olarak anlamlı bir değişim göstermemiştir (sırasıyla; p=0.313, p=0.310, p=0.465, p=0.917). Çalışmamızda kolanjitle prezente olan indetermine safra yolu darlığı olan hastalarda özellikle safra CEA düzeyinin seri ölçümünün benign-malign ayırımında değerli olabileceği düşünülmüştür. TARTIŞMA: Safra darlık etyolojisinde ilk ekarte edilmesi gereken kolanjiosellüler kanserlerdir. Bu tanıda, serum ya da safra CEA ve CA 19-9 düzeyleri, sensitivite ve spesifiteleri değişkenlik gösteren belirteçlerdir. Çalışmamız safra CEA ve serum CA 19-9 düzeylerinde saptanan düşmenin safra darlıklarının benign-malign etyoloji ayrımında kullanılabileceğini destekler niteliktedir. ANAHTAR KELİMELER: CEA, CA19-9, kolanjit, safra
Background and purpose: cholangitis, a disease characterized by inflammation and infection of the biliary tract. It is a manifestation characterized by bacterial growth and biliary obstruction signs. Its etiology includes choledocholithiasis, biliar stricture and primary sclerosing cholangitis. Clinicals findings for the diagnosis are biliary tract disease, fever and/or chills, jaundice, right upper quadrant pain whereas laboratory findings are leukocytosis, CRP elevation, abnormal transaminase levels and imaging findings are identified as common bile duct and/or dilatation in intrahepatic bile ducts.In this study, we aimed to assess the CEA and CA 19-9 levels on biliary stricture patients with cholangitis during active disease and recovery period and in-vestigate the availability of bening and malignant etiology distinction. Material-methods: The study included 34 hospitalized patients with a diagnosis of cholangitis at Sakarya University Training and Research Hospital. ERCP was performed and bile samples were taken in accordance with nasobiliary drainage catheter insertion and bile CEA and CA 19-9 levels were measured. Same examination of bile were performed through existing catheter at the end of 48 hours passed without fever. Changes in these levels-if any- were evaluated with patients final diagnoses (malign biliary stricture-benign biliary stricture) in their file. Results: A total number fo 34 patients including 21 with benign and 13 with malignant were included in this study. During pre and post treatment period, serum CEA and serum CA 19-9 levels of malignant group was significantly higher than benign group. (respectively (p=0.004, p= 0.007), (p=0.014, p=0.007)). Bile CEA and biliary CA 19-9 levels did not show a significant difference between benign and malignant group of patients during pre and post treatment period (respectively (p=0.651, p=0.313) (p=0.764, p=0.721)). In benign group of patients, while serum CEA and bile CA 19-9 levels did not vary statistically significant (p = 0.481, p = 0.505), bile CEA and serum CA 19-9 levels showed a statistically significant reduction (p = 0.006, p = 0.010) after treatment. In malignant patients, serum CEA level, bile CEA level, serum CA 19-9 level, biliary CA 19-9 levels did not show a statistically significant change (respectively p = 0.313 and p = 0.310, p = 0.465, p = 0.917) after treatment. DISCUSSION: Cholangiocellular cancer should be eliminated first in biliary stricture etiology. In this diagnosis, serum or bile CEA and CA 19-9 levels, sensitivity and specificity are markers of variability. Our study concludes that detected dropping levels of bile CEA and serum CA 19-9 could be used to distinguish benign and malignant etiology of biliary strictures. Key words: CEA, CA 19-9, cholanjitis, bile