Abstract:
Günümüzde Post-Fordizm, modern kapitalizmin Fordist üretim biçiminden farklı olarak, yaratıcı ifadeyi ve sembolik maddi üretimi yani gösterge üretimini, Neoliberalizmle birlikte kendi ekonomi politiğinin temel niteliğine dönüştürmüştür. İş ve iş gücü açısından bakıldığında; Post- Fordist üretim koşulları beraberinde, Fordist üretim sürecinin temel unsuru olan “proletarya”ya alternatif olarak; “prekarya” kavramı öne sürülmektedir. Buna göre, yeni ve üzerinde tartışmaların sürdüğü Prekarya kavramı, merkezinde güvencesiz çalışma koşullarının olduğu, kendi içinde büyük ölçüde çeşitlenen, esnek /yarı zamanlı çalışan kitleyi tanımlar. Sanatın, kültürün ve ticaretin bu denli iç içe geçtiği neoliberal dönemde, uluslararası bir yarışa dönen sanat ve tasarım dünyasının inşasında yer alan kültür işçileri de Prekarya’ya dahil edilmektedir. Günümüz kültür sanat süreçleri ve bu süreçlerin küresel kapitalizm tarafından kurgulanan simulatif gerçekliğinin arkasında, bir emek sömürüsü yatmaktadır. Kültürün öne çıkmasının, ekonomik dönüşümlerin ve küresel kapitalizmin etkisiyle, sanatın ve ticaretin bu denli yan yana oluşu, “emek” sorununu da beraberinde getirmekte ve kültürün kendisinin bir endüstri ve kültür ürünlerinin de metalar haline geldiği bir ortamda, kültür emeği göz ardı edilmektedir. Bu çalışma; son dönemlerde birçok açıdan tartışmaların sürdüğü bu çelişkili alanı; sınıf, kültür ve emek kavramları üzerinden ele alarak, sanat emeği ve kültür işçilerini prekarya kavramı üzerinden irdelenmektedir.