Abstract:
Oyun denildiğinde ilk akla gelen çocuklar olsa da, oyun yetişkinlerin dünyasında hayatın her alanında karşımıza
çıkmaktadır. Oyuncak ise oyunun nesnel boyutudur ve gerçek bir varlığın taklidi, ya da anlamlar yüklü basit nesneler
olarak yaşamımızda yer almaktadır. Oyun; oynayan için, var olan hayatın dışında özgür bir alan açar. Oyun nesnesi
olarak oyuncaklar da bu özgür alanda sadece kişisel bir eşya olmayıp, her açıdan bulunduğu çağın kültürel, ekonomik,
siyasi, teknolojik durumunu yansıtır. Sanatı kültürün bir yansıması olarak kabul ettiğimizde, sanat tarihinde oyun ve
oyuncağın görünürlüğü daha çok çocuk ile ilişkilendirilmiştir. Oyuncağın nesnel yapısı ile ona yüklenen anlamlar da,
dönemin çocuğa bakış açılarıyla paralellik göstermiştir. Oyuncak nesnesi Avrupa resim sanatında ilk olarak 15.
Yüzyılda karşımıza çıkmaktadır. Hümanizmle birlikte, gelişen burjuvazi, sonrasında yaşanan bilimsel ve teknolojik
ilerlemeler, aile hayatı ve çocuğa verilen değerler doğal olarak oyuncağa olan bakış açısını da değiştirmiştir. 20.
Yüzyılda yaşanan savaşlarla birlikte hızla değişen dünya, oyuncağı seri üretilen bir sanayi ürününe çevirmiş,
dolayısıyla tüketimi teşvik etmiştir. Böylece kendi bağlamından koparılan oyun nesneleri kültür endüstrisinin,
toplumsal ve siyasi propagandanın, kapitalist üreticilerin elinde toplumların dönüştürülmesi, güdülmesi ya da
yönlendirilmesinde bir aracı vazifesi üstlenmiştir. Bu bağlamda Resim Sanatına konu olan oyuncak nesnesi tarihsel bir
sürece tanıklık etmesi açısından da bir belge niteliği taşımaktadır. Bu çalışmada amaçlanan; Rönesans’tan Modern
Döneme Avrupa Resim Sanatına konu olan oyuncağın görünürlüğü tarihsel süreç içerisinde incelenerek, zamana ve
mekâna bağlı kültürel farklılıkların oyuncak nesnesine olan etkisini sanat üzerinden ele almaktır.