ÖZET Basın, demokratik düzenlerde büyük öneme sahip bir müessesedir. Bu önemini demokratik rejimin sağlıklı işlemesini sağlayacak görevler yüklenmesinden kazanmıştır. Basının günümüzde kimi çevrelerce demokrasinin dördüncü gücü olarak nitelendirilmesi de kazanmış olduğu bu önem dolayısıyladır. Demokrasi mücadelesiyle iç içe geçen dört asırlık süreç sonunda, yirminci yüzyılın başında görevleri ve ilkeleri belirlenmiş bir basm müessesesi ortaya konmuştur. Basm müessesesinin çağımızda evrensel geçerlilik kazanmış görevleri ve ilkelerine göz atıldığında, bu müessesenin tesisinde demokratik bayatın esas alındığı görülür. Bu durumun bir sonucu olarak basından demokrasiye bağlılık beklenir. Ancak bu durumun -yine demokrasinin bir gereği olarak, basm için bir görev, bir temel şart değil; beklenen, istenilen bir tutum olduğu unutulmamalıdır. Ülkemizde, XIX. yüzyılın başlarından itibaren bir demokratikleşme süreci yaşanmaya başlamıştır. Ancak, demokrasinin temel unsurları gerçek anlamıyla EL Dünya savaşı sonrasında siyasi ve idari sistem içinde yer almaya başlamıştır. Bu çalışmada, ülkemizde demokrasiye geçiş süreci olarak adlandırılan beş yıllık dönemde (1945-1950), demokratik siyasi alanda atılan adımlar karşısında basının tavrı belirlenmeye çalışılmıştır. Yapılan değerlendirme sonucu basının genelinin, siyasi baskının hafiflemesi ile birlikte demokratik adımlan desteklediği, teşvik ettiği sonucuna varılmıştır. Ancak bu dönemde iktidar yanlısı basının, kendisini her fırsatta demokratik idareden yana, demokrasiye bağlı olarak takdim etmesine rağmen, bu hususta pek samimi davranmadığı ve hatta çoğu zaman demokratik talepler aleyhinde kamuoyu yapma çabası içine girerek ideolojik gazeteciliği tercih ettiği görülmüştür. VI
The press is an institution of great importance in the democratic systems. It importance stems from the duties it takes-over to make the democratic regime work well. This is why for some the press is named as the fourth power of the democracy. After a four century-lasting process that passed with struggle for democracy, at the beginning of the 20. Century, the press emerged as an institution with defined duties and principles. When it is looked at the universally accepted contemporary duties and principles of the press institution, it can be seen that the democratic life is considered as the basic of the construction of this institution. As a result of this situation, it is hoped that the press gets attached to the democracy. However, it should not to be forgotten that this is not to say that supporting the democracy is a duty, a basic condition for the press rather it is a preferable attitude from it. In our country, a democratisation process is being living since the beginning of the 19. Century. However, in real terms, the basic elements of the democracy have begin to take their places in the political and governmental systems only after the World War EL In this study, it is attempted to define the attitude of the press against the steps taken in the democratic political area, in the five year period (1945-1950) which is called the democratisation process of our country. After the evaluations we made, it is found that in general, the press supported and encouraged the democratic steps when political pressure lost its strength. However, in this period the press which supported the government, although claimed to be in favour of a democratic system and it was attached to democracy, it is seen that they were not honest with their arguments, since they attempted to affect the public opinion against democratic demands and because they preferred ideological journalism. vn