Bu gün bile evrensel düzeyde bir toplum tasarımı, bir common-wealth sayılabilecek uygulamayla, sivil toplum ile resmi toplum arasında dini ve etnik kimliklerin çoğulculuğunu öngören modelin, çağımıza giderek bir cinnete dönüşen çatışmalar açısından ne anlamlar ifade ettiğini anlayabilmek için, bu gün gezegen ölçeğinde içine sürüklendiğimiz kaosun genel durumuna bir göz atmak yeterlidir. Hepimizin bildiği gibi Sovyet sisteminin çökmesinden sonra, Amerika' nın garantörlüğünü üstleneceği Yeni Dünya Düzeni(sizliği) ideali çerçevesinde tek kutuplu bir düzen kurulacağı beklenirken, eşyanın tabiatına aykırı tasarlanan bu varsayım, yerini çok kutuplu ve hiç dengeli olmayan bir profile terk etti. Hiçbir şeyin kendi mecrasında akmadığı dünyamızda, şu anda 23 ana ve 80 potansiyel kriz bölgesi teşekkül etti. Bunların içinde dört bölge çatışmaların bütün şiddetiyle sürdüğü yerlerdir ki, bunlardan bir tanesi Balkanlar, bir tanesi de Kafkaslar1 dır. Balkanlar, Kafkaslar ve diğer bölgelerde baş gösteren çatışmaların doğasına baktığımız zaman, içinde yeni girdiğimiz krizin hiç de konjönktürel ve geçici olmadığını, üstelik elmizde halihazır siyaset ve diplomasi araçlarıyla çözülemeyecek nitelikler arzettiğini tespit etmek mümkün. Sözkonusu çatışmalar her ne kadar dini ve etnik çatışmalar şeklinde görünüyorsa da, İrlanda'dan Almanya'ya, Fransa'dan, Balkanlar' dan, Kafkasya'ya, Orta Asya'da Doğu Türkistan'dan, Tacikistan'a, Hind yarımkıtasına, Orta Doğu'da Irak'tan Filistin'e ve oradan Afrika'ya kadar oldukça geniş bir coğrafyada teşekkül eden krizin, temelde modern devletin içine düştüğü kriz olduğunu söyleyebiliriz. Şu anda Birleşmiş Milletler'e kayıtlı 194 devlet var ve fakat dünya üzerinde 3 bin ayrı etnik grup bulunuyor ve 8 bin ayrı dil konuşulmaktadır. Bu her ayrı birimlerin birer bağımsız ulus devlet olmak istediği yeni dönemde yeryüzü gezegeni bunca ulus devlete elverişli değildir. Kendilerine şu veya bu kimliği verenler, başka kimliklere mensup insanları kendi ulusal ideallerinin gerçekleşmesi önünde birer engel ve imha edilmesi gereken bir kötülük gördüklerinden, doğal olarak ya jenositlere veya etnik ve dini arındırma politikalarına başvuruyorlar. VIBu dehşet verici durumda insanın kaybettiği en büyük erdem, onun başka kimliklere mensup olanlarla bir arada yaşama kültüründe başgösteren derin zaaftır. Modern devlet ise, kendine özgü merkezi, toprağa bağlı ve ulus temelindeki örgütlenme modeliyle, bu insanın bir arada yaşama isteğini canlı tutma yerine adeta felce uğratmakta, çatışmalar karşısında giderek yetersiz kalmaktadır. Son zamanlarda bu olaya "mikro-milliyetçilik" adı verilmekte ve sanki "makro-milliyetçilik"in bir çözüm olabileceği düşünülmektedir. Oysa bu her iki milliyetçilik arasında mahiyet farkı yoktur; çünkü bizatihi milliyetçilik çatışmaların sebeplerinden biridir. Ben, tarihin derin bir biçimde kırılmaya uğradığı bu kritik dönemde, yeni yaşama ve örgütlenme modellerine muhtaç olduğumuzu ve bu arayışımızı Aydınlanma felsefesinin inşa ettiği modernite ve modern devlet modelinin dışında bir yerlerde aramamız gerektiğini düşünüyorum. Bosna-Hersek, farklı dini ve etnik kimliklere mensup insan topluluklarının, Müslüman Boşnak, Katolik Hırvat ve Ortodoks Sırplar'ın federasyon, konfederasyon veya üniter olan modern devlet modelini aşan bir ortak siyasi birlik kurmaları için iyi bir fırsat bahsetmişti. Ve sanıyorum politik ve diplomatik yeteneği yanında bilge kişiliği ve entellektüel derinliğiyle de öne çıkan Alija Izetbegoviç, Yugoslavya'nın dağılmasından hemen sonra bu bir arada yaşama formülünü hayata geçirebilecek anlamlı düşünceler öne sürüyor, üzerinde durulmaya değer projeler geliştiriyordu. Ne yazık ki, tarihe vahşet yetenekleri gelişmiş özellikleriyle geçecek olan Sırplar bütün mümkün umutlan karartmak üzere silaha sarıldılar. Bu yüz kızartıcı cinayetlere Avrupa demokrasilerinin içine düştüğü zaafın, Irak üzerine yürümek için pek çevik davranan ABD ve BM 'nin izlediği çifte standart tutumun büyük cesaret verdiği şüphesizdir. Bir yanda Aydınlanma ile çöken değerler, öte yanda dünyamızı ve ruhumuzu karartan çatışmalar. Bütün bunlara Batının kendi koyduğu norm ve ideallere karşı takındığı umursamazlık ile Bosna'da ve Kosova'da göz göre göre bir toplumun coğrafya yanında tarihten de silinmesini hedefleyen jenosite karşı izlenen çifte- standart tutum, insanın ve insanı insan kılan değerlerin nasıl bir düşüş içinde olduğunu gösteren trajik birer örnektir.
The Ottoman model based on the recognition of the plurality of religious and ethnic identities, offers a society of common wealth in a universal level. In order to understand this model, it is sufficient to examine the chaos with which the world currently faced. As we all know, in the aftermath of the Soviet disintegration, United States of America was expected to establish a new world order (or disorder) but this did not happen. Instead of monopolar world we see multi-polarity. There are currently 23 main and 80 potential crises areas in the world. The Balkans and Caucaus regions are important crises points. Conflicts raging in these regions are of no temporary duration and can not easily be solved by means of current political and diplomatic policies. Although, conflicts usually appear as being based religion and ethnicity. The crises ranging from Ireland, Germany, France, the Balkans, the Caucauses, the Central Asia, Eastern Turkishtan, Indian Sub-Continents, the Middle East, Iraq, Palestine to Africa is infact a crises of a modern nation-state. There are 194 member states of the UN but there are 3000 ethnic groups in the world and 8000 languages are spoken. In this period, many ethnic groups want to have their own states. But the world has no place to accommodate such a great number of nation states. People who accept a certain identity consider thopse who have different identities as enemies to be annihilated. To this end they either use genogide or ethnic or religious cleansing. Under such appealing conditions, people have lost the virtue of living together with others who belong to different groups. Modern nation states lack the will to prevent the ethnic conflict and promote multiple identities. This is recently called micro nationalism which implicitly assumes that macro nationalism can be part of the solution. As a matter of fact, there is no fundamental difference between both kind of nationalims because, nationalism is one of the reaosons for conflicts. I think that in this critical juncture of history we need new living and organization models. We need to serarch for something which is not located VIIIwithin the parameters of the modernity and modern state model. Bosnia-Herzegovina offered an oppurtunity to transcent a modern state system by a allowing Muslim Bosnians, Catholic Croats and Orthodox Serbs to live together in a common political organizations. President Alija Izetbegovic with his intellectual stature coupled with and diplomatic skills tried to develope projects aiming to achieve ethnic friendships and peace. Unfortunately, Serbs chose armed conflict to achive their hidious goals. They were, without doubt, encourage by inability of european democracies and the USA to act against them. Within this context, it is interesting to note that the USA and the UN were very active to impose sanctions on Iraq. This was a double standard par excellence. The depressing conflict and the collapse of the enlightment values represent the tragic examples of the devaluation of humanistic ideals. The west did not care about principles it accepted and persued.a double standards in Bosnia and Kosovo where a proud people were tried to be inihilated not only geography but also from history. Bosnia and Kosovo has been a graveyard of not a Muslim People but of modern western values. We should not doubt that blood shed in these lands will promote new values. Bosnia and Kosovo is the dawn of a new world and perhaps Muslims in these countries are paying a price for a holy cause. Tomorrow's world will be more enlightening than today's world. IX tc