Açık Akademik Arşiv Sistemi

Klasikleşme sürecinde Hanefi fıkıh usülünde akıl-vahiy ilişkisi (Cessas ve Debüsi örneği)

Show simple item record

dc.contributor.advisor Doçent Doktor Muharrem Kılıç
dc.date.accessioned 2021-04-01T13:19:18Z
dc.date.available 2021-04-01T13:19:18Z
dc.date.issued 2008
dc.identifier.citation Yazıcıoğlu, Emine. (2008). Klasikleşme sürecinde Hanefi fıkıh usülünde akıl-vahiy ilişkisi (Cessas ve Debüsi örneği). (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi).Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Sakarya.
dc.identifier.uri https://hdl.handle.net/20.500.12619/92817
dc.description 06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.
dc.description.abstract Mezheplerin sistemleşmeye başladığı h. IV ve V. yüzyılda dinî alanda en önemli bilgi kaynağı olan vahiy, daha geniş bir ifade ile sem` olarak kabul edilmektedir. Dünyevî alanda bilgi kaynaklığı tartışmasız olan aklın, dinî alandaki bilgi kaynaklığı konusunda âlimler arasında görüş birliği oluşmamıştır. Bazı mezhepler bu alanda akla hiç söz hakkı tanımazken, birçok mezhep farklı derecelerde de olsa aklı konuşturmaktadır. Kabul edenler arasında ise akıl ile vahiy arasındaki hiyerarşiyi düzenlemek konusunda ihtilâf yaşanmaktadır.Akıl ile vahiy arasındaki hiyerarşi çatışması daha ziyade kelâmda gözlemlenmektedir. Fakat kelâm fıkıh usûlünün alt yapısını oluşturduğundan, burada gözlenen gerilim usûle de yansımaktadır. Sadece mükellef konumdaki insanların fiillerini konu edinen usûl, söz konusu tartışmayı başta vahiy gelmeden önce fiillerin aslen yasak mı yoksa serbest mi olduğu konusunda olmak üzere, içtihat, hükümlerin ta`lil edilmesi konularında gerçekleştirmektedir. Dinî alanda bilgi elde etmede akla öncelik verenler aklın, vahiy olmasa dahi fiiller hakkında hüküm belirteceğini savunmakta, bunun yanı sıra sem`î hitaptan sonra da dinî alanda aklın yetkinliğini geniş tutmaktadır. Bilgi elde etmede vahye öncelik verenler ise fiiller hakkındaki bu değerlendirmeyi vahiyle başlatmakta ve vahiyden sonra da akla mümkün olduğu kadar dinî meselelerde dar bir alan bırakmaktadırlar.Hanefî mezhebi, kurucu ismi Ebu Hanife (h.150) olmakla birlikte, gelişimini farklı ilim merkezlerinde ve farklı kelâmî görüşe sahip kişilerle devam ettirmiştir. Bu merkezlerden en önemlisi Bağdat ve Maveraünnehir'dir. Dördüncü yüzyılda, Mutezilî etkinin baskın olduğu Bağdat'ta Cessas tarafından sistemleştirilen usûlde, usûle konu olan fiilleri değerlendirmede aklın önceliği vardır. Aynı çizgi beşinci yüzyılda Debusî eliyle Sünnî ekolun etkin olduğu Maveraünnehir'de devam ettirilmeye çalışılmışsa da artık aklın, otoriterliği konusundaki görüşlerde Sünnî eğilime dönük bir kırılmanın yaşandığı gözlenmektedir.
dc.description.abstract The most significant source of knowledge in religion in 4th and 5th century when the religious sects started to systematize is revelation with a broader expression sem?. Although reason is surely accepted as the source of knowledge in worldly field, the same consensus hasn?t been reached in religious field among the scholars. In this context, whereas some religious sects don?t recognize reason at all, many others allow reason talk even if in different degrees. There has been a controversy among the ones who accepts it in terms of drawing up the hierarchy between the reason and revelation.This tension between reason and revelation is more observed in Islamic Theology. However, since Islamic Theology composes the substructure of Islamic legal theory, this tension observed here reflects to procedure. The procedure, which treats only the acts of people in charge, performs the said discussion primarily in terms of whether the acts were forbidden or free before the divine inspiration and then Case Law and the analysis of judgements. The ones who give priority to reason in getting knowledge defend that reason can make judgements about the acts even without divine inspiration. In addition to this, they reckon a great competency to reason in religious field after sem?i speech. On the other hand, the ones who give priority to divine inspiration in getting knowledge initiate this judgement about the acts with divine inspiration and they leave a limited area to reason as much as possible in religious issues.Hanafite school of law starts with Abu Hanife (150). However, it carries on its evolution in different science centres and with people who have different views of Islamic Theology. The most important ones of these are Baghdad and Transoxiana. In the 4th century, the procedure was systematized by Jassas in Baghdad, where Mutazili influence was dominant. And there is the priority of reason in judgements of acts which are a matter of the procedure. Although the same view was tried to be carried in Transoxiana where Sunni School was influential by Dabusi in 5th century, it was observed that there was a refraction in the views accepting the authority of reason concerned Sunni School.
dc.format.extent V, 101 yaprak ; 30 cm.
dc.language Türkçe
dc.language.iso tur
dc.publisher Sakarya Üniversitesi
dc.rights.uri http://creativecommons.org/licenses/by/4.0/
dc.rights.uri info:eu-repo/semantics/openAccess
dc.subject Akıl
dc.subject Vahiy
dc.subject Hanefi usülü
dc.subject Cessas
dc.title Klasikleşme sürecinde Hanefi fıkıh usülünde akıl-vahiy ilişkisi (Cessas ve Debüsi örneği)
dc.type masterThesis
dc.contributor.department Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı, İslam Hukuku Bilim Dalı
dc.contributor.author Yazıcıoğlu, Emine
dc.relation.publicationcategory TEZ


Files in this item

This item appears in the following Collection(s)

Show simple item record

http://creativecommons.org/licenses/by/4.0/ Except where otherwise noted, this item's license is described as http://creativecommons.org/licenses/by/4.0/