Bu araştırma, yapısal realist kuramla bölgesel güç statüsüne sahip olan Suudi Arabistan'ın Soğuk Savaş sonrası dönemde (1990-2015) takip ettiği ulusal güvenlik stratejilerini incelemektedir. Araştırmanın asıl amacı, tek kutuplu küresel güç dağılımının hakim olduğu bir ortamda bölgesel güçlerin ulusal güvenlik stratejileri ile uluslararası sistemin yapısı arasındaki nedensel ilişkiyi ortaya çıkarmaktır. Bu kapsamda araştırma, "Soğuk Savaş sonrası dönemde küresel güç dağılımında (tek kutuplu) bir değişim yaşanmadığı halde, neden bölgesel güçlerin ulusal güvenlik stratejilerinde değişim yaşanmaktadır" şeklinde formüle edilen ana araştırma sorusuna yanıt aramaktadır. Araştırmanın temel argümanı, tek kutuplu küresel güç dağılımında, kutup liderinin temel aktörlerin bölgesel güçlerden meydana geldiği stratejik bir bölgeye yönelik angajman biçimi (grand stratejisi) ilgili bölgenin güç yapısının biçimlenmesinde etkili olmakta ve bu yapı da bölgesel güçlerin ulusal güvenlik stratejilerini şekillendirmektedir. Bu temel argümanla ilgili olarak araştırma sürecinde on ayrı hipotez geliştirilmekte ve bunlar Suudi Arabistan örneği üzerinden sınamaya tabi kılınmaktadır.
This study, by using structural realist theory, examines the national security strategies of Saudi Arabia, which is acknowledged as a regional power in the post-Cold War period (1990-2015). The main aim of this study is to reveal the causal relationship between national security strategies of the states, which have the regional power status, and the structure of the international system in an environment, which is dominated by a unipolar global system. In this context, the study seeks to answer the main research question which is formulated as; although there has been no change in global power distribution (unipolar), why national security strategies of the regional powers have changed in the post-Cold War era. The main argument of the study is that under the unipolar global power distribution, the pole leader's engagement form (grand strategy) in a strategic region, where main actors have regional power status, affects the power structure of the relevant region and this regional structure shapes the national security strategies of the regional powers. With regard to this argument, ten hypotheses have been developed during the research process and each of these hypotheses has been subject to testing through the case of Saudi Arabia.