Abstract:
Kentlerde her geçen gün büyüyen yapılı çevreler, dünyada giderek artan ve çevreyi tehdit
eden hammadde ve enerji tüketimi ile karbondioksit salınımının artmasına sebep olmaktadır.
Özellikle günümüz binaları, yapı yaşam döngüsü boyunca tasarım aşamasından itibaren
çeşitli sebeplerle sürdürülebilirliğe dair pek çok kaygı ile örtüşmemektedir. Geleneksel
tasarım süreci içerisinde tek başına karar alan ve uygulamaya aktaran mimarların bu sonuç
üzerindeki etkileri büyüktür. Dahası, uygulama aşamasında sürece sonradan dahil olan
profesyonellerin kendi uzmanlık alanlarına dair gerekleri projeye entegre etmesi ile proje
üzerinde yaşanan değişiklikler sürdürülebilir yapı/yaşam kaygısına daha en başından aykırı
bir durum oluşturmaktadır. Bu durum çevresel zararların yanı sıra malzeme kaybı, fazladan
enerji tüketimi, öngörülemeyen uygulama güçlükleri, mekânsal niteliklerin aşağı çekilmesi
gibi pek çok olumsuzluğu beraberinde getirmektedir.
Yapı sektörünün enerji kaynaklarının yaklaşık %40’ının, su kaynaklarının yaklaşık %25’inin
tüketiminden ve dünya sera gazı emisyon salınımının yaklaşık üçte birinden sorumlu olması,
enerji politikalarında bu sektöre yön verecek çalışmaların gerekliliğini doğurmuştur. Öncelikli
amacı, bir binanın uzun vadeli sürdürülebilirliğini desteklemek için enerji verimliliğini en üst
düzeye çıkaran mimari çözümler geliştirerek yüksek performanslı/ yeşil binalar inşa etmek
olan bütünleşik tasarım yöntemi, günümüz tasarımlarına yeni bir bakış açısı ve yaklaşım
getiren ideal bir strateji olmaktadır. Binaların bulundukları çevreye verdikleri zararı en aza
indirmek ve binaların niteliğini üst seviyelere taşımak amacıyla tasarım sürecinin ilk
aşamalarından itibaren farklı uzmanlık alanlarının bir arada çalışmasını öngören bütünleşik
tasarım, yerin iklimsel, coğrafik ve topografik gerekleri çerçevesinde minimum kaynak
tüketimi öngörerek, binadan beklenen konfor koşullarının sağlanabilmesine ve optimum
çözümlerin üretilebilmesine dair detaylı düşünme süreçlerini içeren bir çalışma modelidir.
Çalışmada, Türkiye yapı sektörü için uygun olduğu ortaya konulan tasarım modelinin, akış
süreci irdelenmiş, örnek incelemesiyle uygulanabilirliği ve faydaları belirtilmiştir.
Çalışmanın, Türkiye’deki tasarımcılar, uygulayıcılar, kullanıcılar ve işverenler olarak tüm
proje paydaşlarına, konuya ilişkin bilinç oluşturulması yöntemin özümsenmesi ve
yaygınlaşması için öz bir altlık olması hedeflenmiştir.