Abstract:
: İnsanlığın varoluşundan bu yana süregelen barınma ihtiyacı, bireyleri kalıcı bir barınak arayışına yöneltmiş ve dönemin şartlarına uygun çözümler bulmaya zorlamıştır. Zamanla, insanoğlunun hayatta kalma mücadelesi, yaşam ve konfor koşullarını iyileştirme mücadelesine dönüşmüştür. Ancak, konutlar ve diğer tüm yapılarda, kullanıcı gereksinimlerinin ve optimum konfor koşullarının gözetilmesi enerji ihtiyacını artırmakta ve çevresel sorunlara neden olmaktadır. Sorunlarla mücadeleye yönelik eylemlerin başında Avrupa Birliği ülkelerinde ve tüm gelişmiş ülkelerde enerjiyi yerinde ve etkin kullanan, sürdürülebilir binaların tasarlanması gelmektedir. Bu bağlamda enerji etkin, sürdürülebilir bir yapılı çevre oluşturmada kentsel ölçekten başlayarak yapı ölçeğine ulaşan süreçte yerel imkanların değerlendirilmesi, yapılaşma koşullarını belirleyen bölgesel planlardan ve bina tasarımına kadar her aşamada dikkate alınmalıdır. Çevre, kültür ve ekonomik koşullara uygun çözümleri ile ekolojik ve sürdürülebilir yapılar olarak tariflenebilen yerel mimari, deneyimlerle oluşan yapısal kültürün ve mevcut yapılı çevrenin bütüncül yaklaşımlarla çözümlenmesiyle sürdürülebilir tasarım ve kalkınma için önemli bir kaynak olarak düşünülmelidir. Yerel mimarinin tasarım stratejileri, bölgesel malzemelerle, mekânsal organizasyon ve yenilenebilir kaynakların kullanımını optimize ederek bina içinde konfor koşullarının sağlanmasında iklimsel özelliklere etkili bir şekilde yanıt vermektedir. Türkiye genelinde yeni yerleşim alanlarındaki yapılarda iklimsel verilerden faydalanılarak inşa edilen yapılı çevrelerin kısıtlı olması mekanik ısıtma ve soğutma sağlayan aktif iklimlendirme sistemlerinin kullanılmasına neden olmaktadır. Bu durum enerji tüketimi ve ekonomik kayıplar başta olmak üzere, küresel ısınma, iklim değişikliği, karbon ayak izinin artması gibi çevresel sorunlar ve kaynak yitirilmesine yönelik problemleri getirmektedir. Bu amaçla, farklı iklim bölgelerinde yer alan geleneksel/yerel konut dokularının farklı iklim özelliklerine göre şekilleniş biçimi, iklimin etkisi doğrultusunda güneşin ısıtıcı etkilerinden korunma, gölgeli alanlar ve rüzgâr ile soğutma sağlamaya yönelik çözümler, yerleşme ölçeğinde, bina ölçeğinde ve mekân organizasyonunda incelenecektir. Geçmişten gelen bu öğretilerin, yerleşim alanlarının ve binaların biçimlenmesi ve iklim arasındaki ilişkilerin kavranması, yeni yerleşim alanlarında aktif sistemlere dayalı tüketimin azaltılmasına yönelik kararların alınması hususunda öncelikle mimarlar olmak üzere tüm paydaşlara farkındalık yaratması beklenmektedir.