İslâm mezhepleri tarihinin temel literatürünü makâle, fırak ve milel-nihal türü eserler oluşturmaktadır. Müellifler bu eserler aracılığıyla hem kendi zamanlarındaki hem de geçmiş dönemlerindeki fırkalara dair görüşlerini belirtmişlerdir. Bunu da genellikle bir fırka şablonu üzerinden yapmışlardır. Şablonun biçimi ve içeriğine göre de farklı fırka gelenekleri ortaya çıkmıştır. Bunlardan en meşhuru Eş'arî ile Doğu Hanefî fırak geleneğidir. Sahip oldukları bilgi değeri tartışmaya açık olsa da söz konusu geleneklerdeki fırka tasnifleri, İslâm mezhepleri tarihinin en temel bilgi kaynağı konumundadır. Bu bağlamda çalışmanın konusu 15 ve 16. yüzyılda Osmanlı coğrafyasında yaşamış Osmanlı âlimlerinin müstakil olarak veya eserinde bir yer ayırarak telif ettikleri fırka tasniflerinin tespit edilmesi ve incelenmesidir. Başka bir deyişle klasik dönemdeki mezhepler tarihi literatürünün Osmanlıdaki yansıması ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Buna göre ilgili yüzyılda yaşadığı tespit edilen dokuz müellif ve on üç fırka tasnifi incelenmiştir. Ele alınan on üç tasnifin hepsinin müellifine nispeti kesin değildir. Bunlardan yedi tanesi kesin, altı tanesi şüphelidir. Otantikliğin ciddi bir sorun olduğu bu dönemdeki literatürü ortaya çıkarmayı amaçlayan çalışmada, metinlerdeki fırka tasnifleri geçmişle de mukayese edilerek Osmanlı mezhepler tarihi yazıcılığı hakkında çıkarımlarda bulunulmuştur. Hem Doğu Hanefî hem Eş'arî fırak geleneğini takip eden yazıcılıkta müelliflerin en çok etkilendikleri isimler; Doğu Hanefî gelenekte Ebû Mutî' (ö. 318/930), Eş'arî gelenekte Şehristânî (ö. 548/1153) ve daha çok Âmidî (ö. 631/1233) olmuştur. Tasniflerin içeriği söz konusu olduğunda Doğu Hanefî geleneğindeki metinler daha korumacı davranarak kendilerine ulaşan metni olduğu gibi aktarma tavrını benimserken Eş'arî geleneğine tâbi müellifler yeni tasnif denemelerinde bulunmuşlardır. Türkçe fırak yazıcılığının da başladığı bu dönemde, Osmanlı âlimlerinin elinde şekillenen müstakil bir Osmanlı mezhepler tarihi yazıcılığından bahsetmek mümkündür.
The primary literature on the history of Islamic sects consists of works such as maqāla, firaq, and milal-nihal. Through these works, the authors expressed their views on the sects both in their own time and past. They generally did this through a sect template. Different sect traditions have emerged according to the form and content of the template. The most famous among these are the Ashʿarī and the Eastern Hanafī sect tradition. Although their knowledge value is open to debate, the classifications of sects in these traditions are the most fundamental source of information in the history of Islamic sects. In this context, the subject of this study is to determine and examine the classifications of sects written by Ottoman scholars who lived in the Ottoman geography in the 15th and 16th centuries, either independently or by allocating a place in their work. In other words, the reflection of the historical literature of sects in the classical period on the Ottoman Empire was tried to be revealed. Accordingly, the classification of nine authors and thirteen sects determined to have lived in the mentioned century was examined. It is not certain that all of these thirteen classifications belong to their authors. Among them, seven are certain and six are doubtful. In this study, which aims to reveal the literature in this period when authenticity was a serious problem, inferences were made about the historiography of Ottoman sects by comparing the classifications of sects in the texts with the past. In the aforementioned historiography, which follows both the Eastern Hanafī and Ashʿarī sect tradition, the authors were most influenced by Abū Mutīʿ (d. 318/930) in the Eastern Hanafī, on the other hand, al-Shahristānī (d. 548/1153) and mostly al-Āmidī (d. 631/1233), in the Ashʿarī tradition. When it comes to the content of the classifications, the texts in the Eastern Hanafī tradition acted more protectively. They adopted the attitude of transferring the text that reached them as it is, while the authors of the Ashʿarī tradition tried new classifications. It is possible to talk about a separate Ottoman historiography of sects, which was shaped in the hands of Ottoman scholars in this period.