ÖZET İslâm Ceza hukukunda cezalar, ağırlıklı olarak bedeni cezalar tarzında uygulanmaktadır. Seküler Ceza hukukunda ise bedeni cezalar zamanla gittikçe azalma göstermiş hemen hemen kalkmaya yüz tutmuş, bunun yerini ağırlıklı olarak hürriyeti bağlayıcı cezalar almıştır. Cezaların ne şekilde olmasının daha doğru ve faydalı olacağı ceza felsefesinin tartışma konusudur ve bu konu hâlen tartışılmaktadır. İslâm Ceza Hukuku, dinin, malın, canın, neslin ve ırzın muhafazasına önem vermiş, bunlara tecavüzü suç saymıştır. Öncelikli olarak suçu önlemeye çalışmış, suça teşvik edici unsurları ortadan kaldırmış, fakat buna rağmen suç işlenmişse ceza müeyyidesini uygulamıştır. İslâm Ceza hukuku, suç ve ceza da kanunilik, şahsilik, umumilik prensiplerini Seküler Ceza Hukukundan çok daha önce getirmiştir, suç ve cezada keyfiliği ortadan kaldırmıştır. Suçta kesinlik aramış ve bunu da açık şartlara bağlamıştır. Şüpheli durumlarda cezayı uygulamamış, hatta hâkimleri, şüphe bularak cezayı uygulamamayı teşvik etmiştir, yanlış yere ceza vermektense, yanlışlıkla suçların affını tercih etmiştir. İslâm Ceza Hukukunda suçun unsurlarının gerçekleşmesinde şüpheye yer olmayan bir kesinlik aranmıştır. İspat vasıtaları olarak sadece şahitlik ve ikrar müesseselerini kabul etmiş ve azami derecede titizlik göstermiştir. Şahitliğin kabulü için en az iki adil erkeğin, yapılan hırsızlığı şüpheye mahal bırakmayacak şekilde bildirmeleri gerekmektedir. İkrar ise hırsızın kendi suçunu bildirmesidir ki, kişi daha sonra ikrarından dönerse veya baskı altoda ikrar etmişse bu ikrarı geçerli olmamaktadır. Bunların yanında hırsızlık suçunun oluşması için cezai ehliyete haiz bir kimsenin; alma fiilini tam gerçekleştirmiş olması, kıymetli bir malı çalması, korunmuş bir yerden gizlice çalması, çalma kastının olması, başkasına ait bir malı çalması gibi şartların da gerçekleşmesi gerekir. Bütün bunlar gerçekleşmiş, hırsızlık suçu oluşmuşsa, ibret verici ve önleyici olması için el kesme cezası vererek bu suçu cezalandırmıştır. Seküler hukukta hırsızlık suçuna ise hapis cezası verilmektedir, yani hürriyeti bağlayıcı ceza verilmektedir. vuHer iki hukukun, hırsızlık suçuna verdikleri cezalar birbirinden tamamen farklı olmasına rağmen, bu suç için aradıkları unsurların; alma fiili, başkasına ait bir malı rızası olmadan alma, çalman malın menkul mal olması, kötü niyetin olması vs. gibi..., büyük bir benzerlik gösterdiğini söyleyebiliriz. Bununla birlikte bazı farklılıklar da görünmektedir. Çalman malın belirli bir kıymette olması, korunmuş yerden çalma gibi unsurlar İslâm Ceza Hukukunda olup Seküler Ceza Hukukunda yer almamaktadır. Bu unsurlar büyük ölçüde cezanın verilmesini önleyici nedenlerdir. Bir diğer husus da şudur; İslâm Ceza Hukukunda ceza verilebilmesi için ispat üzerinde hassasiyetin Seküler Ceza Hukukuna göre daha fazla oluşudur. Bütün bunlardan anlıyoruz ki, İslâm Ceza Hukukunda hırsızlık suçunun gerçekleşmesi Seküler Ceza Hukuka nazaran daha zordur. Sonuç olarak; İslâm Ceza hukuku ve bunun alt birimi olan hırsızlık suçu ve cezası konusunda, ilgili hükümlerin, cezanın uygulanması için gerekli şartların daha doğru ve tarafsız bir şekilde anlaşılmasının gerekli olduğunun bir kez daha görülmüş olduğu kanaatindeyiz. vuı
In Islamic Criminal Law penalties are overwhelmingly executed as physical ones. However the physical penalties' share within the Secular Criminal Law shown a gradual decrease and to some extent it may be argued that they tended to disappear. Their share have been mostly replaced by liberty restricting penalties. How to reach a just and useful way of penalty is the main subject of the Criminal Philosophy and the matter has been still debated. Islamic Law paid great importance to the protection of religion, property, soul, generation and chastity, and accounted the violation of those as offence. It initially tried to stop the offence and removed the offence inciting ways. But it implemented the penalty sanctions only after the offence was committed despite the first two steps. Islamic Criminal Law put the legality, privacy and public principles of the offence and the penalty into force long before the Secular Criminal Law and abolished the arbitrary treatment. It seeked the definitiveness in the offence and set the clear conditions. During doubtful cases it didn't execute the penalty and even encouraged the judges to dismiss the penalty by looking for a possible doubt. It preferred wrong forgiveness of the offences rather than wrong execution of the penalty. During the realization of the offence conditions pure definitiveness without leaving any room for doubt has been seeked by the Islamic Criminal Law. It accepted only testimony and confession as means of proof and became very sensitive about those. In order to accept a testimony at least two just men must declare the steal without any single sign of doubt. Even though the confession is thief s simple declaration of his offence, in the cases that the person ceases from the confession or he claims the existence of any kind of pressure with regard to the confession, the confession itself becomes null and void. Besides these there are some more conditions for theft offence's coming into existence namely a person with penal competence must fully materialise the act of grasping, must steal a valuable goods which belongs to others from a protected area with the intention theft. If all of these have been realised and the act of theft arisen it is only then this offence has been penalized by IXimplementing the hand amputation punishment in order to reach the aims of giving a lesson and being deterrent. In the Secular Criminal Law imprisonment penalty is applied to theft offence. In other words, a liberty restricting penalty is imposed. Even though penalization of theft varies between these two laws we may argue that from the conditions of this offence point of view such as the act of grasp, to seize the others' goods without their consent, the property in question must be a movable one, evil intention., there exist similarities to a great extent. However some differences can also be seen. The elements like the stolen goods' being a valuable one and to steal from a protected area, take place in Islamic Law but not in the Secular Law. These are the main obstacles for the penalization. Another issue is such that the Islamic Law is more sensitive than the Secular Law in paying importance to the proof for the penalty. In light of the aforementioned, the materialisation of the theft offence is very difficult in the Islamic Law comparing to the Secular Law. In conclusion, we are of the opinion that about the Islamic Criminal Law and its subdivision theft offence and penalty, the necessity to correct and neutral understanding of the related jurisdiction for imposing the penalty has been clearly seen once again. %