Bilindiği üzere özellikle son dönemde Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik kriz Türk bankacılık sektörünü derinden etkilemiştir. Kur rejiminin terk edilmesi nedeniyle ortaya çıkan güven bunalımı ve istikrarsızlığı süratle ortadan kaldırmak, ekonominin yeniden yapılandırılmasına yönelik altyapıyı oluşturmak amacıyla Hükümet tarafından Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı uygulamaya konulmuştur. Bu programın ana unsurlarından birisi bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması olarak belirlenmiştir. Uygulanmaya konulan program, esas olarak bankaların piyasa koşullan içinde -bilanço yapılarını güçlendirmeleri esasına dayanmaktadır. Bu çözüm önerilerinden bazıları; sermaye artırımı, birleşme, şube ve personel sayısının rasyonalize edilmesi, maliyetlerin düşürülmesi, yoğunlaşmış kredilerin yeniden yapılandırılması, iştirak ve gayrimenkul satışı, hisselerin bir kısmı ya da tamamının yabancı ve yerli ortaklara satışı olarak sıralanabilir. Sunulan öneriler çerçevesinde bankacılık sisteminde kısmen güçlü olan bankalar; 2001 yılı nisan ayı itibariyle sermaye artırımına gitmiş, bir kısmı sistem içerisindeki diğer bankalarla birleşme yolunu seçmiş, bir kısmı ise hisselerinin bir bölümünü yabancı bankalara satma girişimleri içerisinde bulunmuşlardır. Bu süreç içerisinde bir kısım özel banka ise uygulanması önerilen yöntemlerin hiç birisinde başarılı olamayarak tasarruf mevduatı sigorta fonuna devredilmiştir. 2000 yılı Kasım ve 2001 yılı Şubat ayında yaşanmış olan kriz bir likidite krizi olmakla birlikte, 1999 ve 2000 yıllarında bankacılık sektöründe yaşananlar dikkate alındığında, bu krize bankacılık krizi de demek mümkündür. Türkiye'de yaşanan krizler ister bankacılık ister likidite krizi olsun, nedeni Türkiye'nin ekonomik yapısı ve yönetim yetersizliğidir. Yani krizlerin nedeni konjonktürel olmaktan çok yapısaldır. Krizler, ders alınmadığı ve krize neden olan yapısal sorunlar çözülmediği müddetçe, uygulanan politikalara ve konjonktüre bağlı olarak tekrar edecektir. Bankacılık sisteminin yapısını değiştirerek, dünya ölçeğinde rekabet edebilir ve krize karşı koyabilir düzeye getirecek reformlar bir an önce gerçekleştirilmelidir. Bu hem sektörün sağlığı hem de enflasyonu önleme programının başarısı, yani ülke ekonomisinin geleceği için önemli şarttır.
In the last times, the crisis Turkey's in, has effected the banking sector deeply as known. Passing the Powerful Economy Programme has been applied by the goverment. For doing away with the lack of confidence and incensistment that appeared because of leaving exchance politics and making substructure for reconstructing the economy. One of the major compenent has been determined as rereconstructing the banking sector. The programme that has been aplied is based on powering the balance of the banks, in fact. Some of the solution proposals can be stated as increase of the capitals, merger, rationalize of the amaount of the baranch and the staff, decrease of the costs, remaking of the whole or a part of the share to the foreign and domestic associates. The banks partly powerful in banking has increased the capital by April of the year 2001, some of them mergered with the other banks in the system and some of them has sold some part of the specia banks. At the same time some part of the special banks unsucceeded at the methods of the suggested to be aplied and so they have been turned over to government fund. It was a liquidity crisis that has been lived, in November 2000 and in February 2001 and we can it has as a banking crisis, if attented to the events happened in the banking sector in 1999 and 2000. The reason of the crises are the economic structure and the lack of the administration in Turkey whether they're banking or liquidity crises. It means the reasons of the crises are more structured than being on economic situation. The reforms that can rival at world classesand resist to the crises must be realized and change the structure of the banking system. IX