Abstract:
Modern devletin doğusuyla birlikte iktisadi yapılanmalarda önemli değişmeler meydana gelmiştir. Değişen bu yapılar devlete daha geniş ölçüde ekonomik yükler getirmiştir. Bu artan yükümlülükler çoğu zaman vergi gelirleriyle karşılanması mümkün olamamıştır. 19. yy dan itibaren devletler içerden veya dışardan borçlanmaya başvurmak zorunda kalmışlardır. Borçlanmadaki amaç, kamu sektörünün önünü açarak topluma daha iyi hizmet etmektir. Türkiye'de borçlanmanın ilk olarak Osmanlı'da olduğunu görüyoruz. Osmanlıdan itibaren Türkiye'de borçlanma geleneksel hale gelmiştir. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında iç borçlanmadan uzak durulmaya çalışılmasına rağmen 1930'lı yıllarda devletin alt yapı hizmetleri ve sanayileşme için iç borçlanmaya başvurduğunu görünmektedir. 1950-1980 arasında iç borçlanma devam etmiş, özellikle bu dönemde borçlanmanın nedeni kamu açıkları ve sanayileşme çabalarıdır. Özellikle 1980 sonrasında Türkiye Cumhuriyeti ciddi oranlarda borçlanmaya gitmiştir. Bu dönemde borçlanmanın ana nedeni bütçe açıklarını kapatma arayışıdır. 1980'den itibaren borçlanma bir sarmal hal almış, Devlet borçlarını zaman zaman ödeyemez hale gelmiştir. Bu durum, ekonomik krizlerin derinleşmesinde etkili olmuştur. Türkiye'de 1980 sonrasında kamu açılarının finansmanı ağırlıklı olarak, hazine bonosu ve devlet tahvili şeklinde olmuştur. Bu dönemdeki borçlanmanın genel görünümü kısa vadeli iç borçlanma şeklindedir. 1980 sonrası borçlanma kaynaklarına bakıldığında borçlanmamın daha büyük bir kısmının bankalardan yapılmış olduğunu görülmektedir. Bu dönemde kişi başına düşen iç borçlanma miktarı hızla artış göstermiştir. Toplumlar için iç borçlanmanın çeşitli ekonomik etkileri bulunmaktadır. Bunlar; enflasyona etkisi, gelir dağılımına etkisi ve dışlama etkisi şeklinde ifade edilebilir. Türkiye'de iç borçlanma bu alanların hepsine etkili olduğu gözlenmiştir.