Abstract:
Alman toplumunun ataları olan "germen" (german) ırkının bin yıllık "ortaçağ" dönemini ne tür evrelerden geçtiğini ve bir toplumun en önemli unsurlarından olan "konuşma", "yazma", "dil" ve "edebiyat" 'ını incelediğimiz bu tezimizde, özellikle bir toplumun "yaşayışı" ve "günlük hayatı" yukarıda saydığımız unsurlara birinci dereceden etki ettiği gerçeğinden yola çıkılmıştır. Ortaçağın toplumsal yapısını ele alarak, toplumu oluşturan halk ve katmanlarının, giyim tarzlarından yeme-içme alışkanlıklarına kadar incelememize aldık. Bununla beraber askeri açıdan kendi aralarında ve komşularıyla olan münasebetleri, toplumun günlük yaşamı, evlilikleri, ayrılıkları, köylü-şehirli-asilzade ve halkın gelenek ve göreneklerini araştırdık. Buradan yola çıkarak aralarındaki ilişki, çelişki, gelişme evrelerini gündeme getirerek, günümüz ile bir karşılaştırma yapma fırsatı yakaladık. Buradaki önemli unsurlardan biri; ortaçağda "eğitim" ve "öğretim" kurumlarının toplumdaki fonksiyonudur. Yine, germen boylarının bir dil birliği sağlamada çektikleri güçlükler çalışmamızda yer almaktadır. Ortaçağda toplumsal "ağız" ve "yazım" davranışları edebi gelişim sürecinin temeli olmuştur. Ve tezimizde nihayi olarak Alman edebiyatının ortaçağdaki evreleri ile bütünleyip "aydınlanma" dönemine kadar olan temel süreci inceledik. Bu süreç bizlere geçmişteki şartlara rağmen gelişim ve değişimin kaçınılmaz kuvvetini göstermektedir. Bu değişim ne denli hızlı ve ne denli derin olmuştur? Bu oluşum günümüze ne derece yansımıştır? Bu yansımalardan edinilen bilgi birikimleri acaba "Ortaçağ Karanlığı" diye adlandırılan sürece aitmidir. Eğer öyle ise günümüz sanıldığı kadar "Aydınlık" mıdır? Bir dilin ve edebiyatının oluşumundaki zorluklar, yaşayış şekillerindeki güçlükler, imkansızlıklardan doğan yeni aydınlıklar görülecektir. Çarpıcı olan ise, günümüzde o değişim ve gelişim hızını yakalamakta çektiğimiz zorluktur. "Aydınlık"olarak kabul ettiğimiz bazı geçeklerin hala geçmişten çok daha ileride olamadığı gerçeğidir. Tezimizde savunduğumuz temel konu, tarihin derinliklerinden gelen toplumsal tutumların her şartta ve her konuda aynı derecede "değişime", diğer bir yaklaşım olarak ise "gelişmeye" açık olmadığıdır. Bu gelişim farklılığı hemen her toplumda olduğu gibi Alman toplumunda da yaşanmaktadır.