Abstract:
ÖZET îş aracılığı faaliyeti, yalnızca sanayi toplumunun değil bilgi toplumunun da ihtv aç hissettiği bir hizmet türüdür. Başlangıçta, genellikle kar elde etme amacıyla kurulan özel iş ve işçi bulma bürolarının yerine getirdiği ve yalnızca dar anlamda iş aracılığım hedef alan bu faaliyet, özellikle yüksek işsizlik dönemlerinde işçilerin istismar edilmeleri sonucunu doğurmaktaydı. İş aracılığı yoluyla işçi sömürüsünün yaygınlaşması, devletleri, bu konuya müdahale etmek zorunda bırakmıştır. Çeşitli devletlerin iç hukuklarında yaptıkları münferit düzenlemelerin dışında, Uluslararası Çalışma Örgütü de uzun süre müdahaleci zihniyeti benimsemiştir. İstihdam piyasası katılımcılarını karşılaştırarak, aralarında bir çalışma ilişkisi kurulmasını amaçlayan iş aracılığı faaliyeti, uzun süre devlet tarafından yerine getirilmesi zorunlu bir kamu görevi olarak kabul edilmiştir. Bu durum pek çok ülkede, devletin hakimiyet hakkının tezahürü olarak görülmüştür. Oysa günümüzde, devletlerin sahip oldukları anlayış da değişikliğe uğramış bulunmaktadır. Bugün önemli olan, iş aracılığının yalnızca devlet tarafından yapılması değildir. Asıl sorun, istihdam piyasası denkliğini sağlayabilmektir. Bu amaca ulaşabilmek için de mümkün olan her imkandan yararlanmak gerekmektedir. Bu çerçevede, özel istihdam kuruluşlarının hizmetlerinden de yararlanılmalıdır. Ancak iş aracılığı alanından devletin tamamen çekilmesi de savunulamaz. Özellikle zayıf konumda olan iş arayanların korunabilmesi amacıyla devlet kamu istihdam kurumlan eliyle iş aracılığı hizmetini sunmaya devam etmek zorundadır. Fakat, devletin istihdam piyasasımn ihtiyaçlarım tek başına karşılayamaması, bu alanın özel istihdam kurumlarına açılmasını da zorunlu h ;le getirmiştir. Söz konusu zorunluluk nedeniyle, OECD ülkelerinin çoğunluğunu, kamu ve özel istihdam kurumlarının yan yana faaliyetine olanak tanıyan bir sisteme geçmiş bulunmaktadır. Ülkemizde de, iş aracılığı hizmetini sunan kamu kuruluşlarının istihdam piyasasımn ihtiyaçlarına cevap veremediği açıktır.