Abstract:
Etik tarihi bir taraftan sürekliliğin, nesnelliğin diğer taraftan farklılığın, göreceliğin tarihidir. İnsan var olduğundan beri hep iyinin ne olduğuna, nasıl davranması gerektiğine eylemlerini kime, nereye yönlendirmesi lazım geldiğine dair, sorgulamalar arayışlar içerisinde olmuştur. Ancak etik, sistemli bir sorgulamada yani felsefi bir düşüncede ortaya çıkar. Çünkü etik, günlük karşılaştığımız bir olayla ilgili, tercihle ilgili bir sorgulama değildir. Etiğin ne olduğuna ilişkin filozoflarca üzerinde anlaşmaya varılmış bir formu yoktur. Çünkü her filozof etiği kendi sisteminin disiplini içerisinde ele alır. Diğer taraftan her filozofunda felsefeden ne anladığı, varlık, bilgi, estetik öğretisi farklıdır. Bu farklılıklar yaşadıkları çağın egemen kültürüne hatta siyasi erkine, ekonomik yapısına da bağlıdır. Bu bağlamda etik eski çağda metafizik, ortaçağda teoloji temelli oluştu. Oysa yeni çağda temel bilimin, bilgi kuramı olarak değiştiğini görmekteyiz. Bu sebeple yeniçağdan bugüne iyi ve kötünün temellendirilmesinden daha çok iyi ve kötünün bilgisi sorunu temel sorun olmuştur. Empiristler etiğin deneyden çıktığını ve temellerinin bir moral duygudan kaynaklandığını kabul etmişlerdir. Rasyonalistler moral kavramının akılda a priori bulunduğunu, kendi imkanlarını kendi oluşlarında taşıyan şeyler olduklarını söylemişlerdir. Sezgiciler ise etik yasa yerine moral sezgiye inanırlar. Modern dönemde etik mantıkçı pozitivistlerle birlikte bir dil çözümlemesinin ya da etik mantığının elinde ikincil problemlerle yer değiştirir. Etik bu yönüyle tarihseldir. Ancak etik tarihinde etiğin temel sorunlarına aranan cevaplar, hatta bu cevapları aramada kullanılan yöntemler tarihsel de olsa etiğin temel sorunları evrenseldir. "En yüksek iyi" temel bir sorundur. Ancak her etik öğretisi "en yüksek iyi" yi değişik referanslara göre tanımlar. "En yüksek iyi"nin ne olduğunu hemen hemen bütün sistem filozofları sorar. Ama onun ne olduğuna ilişkin verilen cevaplar bütün filozoflarda aynı değildir. Özgürlük ve ahlaklılık arasında sıkı bir bağ vardır. Özgürlüğün ne olduğuna ilişkin verilen cevaplar, insanın ne olduğuna ilişkin verilen cevapların farklılığından, çeşitliliğinden kendini kurtaramaz.Dolayısıyla her etik öğretisi bir temele dayanır ve dayandığı temele uygun temel sorunları ele alır ve etik teorileri dayandıkları temele göre isimlendirilir. Bu durumda etik artık pratik hayata daha yakındır. Dayandığı temelin değer yargılarına göre insan davranışlarını kendine sorun edinir. Etik-değer ilişkisinde etikçilerin zihinsel bütünlüğe ve kendi felsefi disiplinlerine uygun değer üretme çabası içinde olduklarını bir kenara bırakırsak, ahlakın mı değerleri, yoksa değerlerin mi ahlakı oluşturduğu tartışması oldukça anlamlıdır. Etik tarihindeki göreceliliği ve nesnelliği tespit edip, ahlak-değer ilişkisini de ortaya koyduktan sonra diğer bir önemli tespit insan-ahlak ayrımının ahlak ve insan tanımlarına uygun düşmediğidir. Değerlerin kendilerine ait kılmak istedikleri insan doğduğunda çevresindeki değerlere göre davranışlarda bulunacak bir yapıya sahiptir. Bu bağlamda ahlak insanı tanımlayan, onu bir şey yapan şeydir. Ahlak değerler üreten herhangi bir referans kaynağına göre insan iradesinin, duygularının ve niyetliliğinin oluşmasıdır. Çocuğun ahlaki fail olma süreci ahlak gelişimi teorileri ile izah edilir. İslam ahlakında nefsin mertebeleri gibi, Piaget ve Kohlberg'in ahlak gelişim evreleri de davranışların, eylemlerin neden ve niçinleri üzerinde durur. Her ikisinde de neden ve niçinlere verilen cevaplar insanın "kendisi olma", "kemale erme" sürecinin evrelerine denk düşer. "Kendisi olma", "kemale erme" yolculuğunun yol göstericileri "kendi'si olmayı ve "kemal'e ermişliği tanımlayan referans kaynağının değerleriyle niyetliliğini oluşturup "kendi"si olmuş, "kemal'e ulaşmış ideal prototiplerdir. Her bireyin kendisi olmasının önündeki engellerin kaldırılması ahlak eğitiminin işidir. Ahlak eğitiminde de en etkili metot örneklemin olmasıdır. Bu örneklemin de soyut ahlaki kavramların somutlaştığı hikayelerde kıssalarda olması çok daha etkili olacaktır. Özellikle kimlik bunalımlarının yaşandığı günümüzde, kimliklerin şekillenmeye yüz tuttuğu, cinsel duyguların geliştiği 13-15 yaş grubu için Yusuf un iffetinin, sabrının, hoşgörüsünün baştan sona canlı tutulduğu Yusuf Kıssası, etkili bir ahlak eğitimi için önemli bir olaylar örgüsüdür. Kıssa iyi ve kötü örneklemlerin bir arada olması, pratik hayata uygunluğu, duyguların ve güdülerin motivesine hangi güçlü motivlerle karşı konabileceğinin öğretisi ve iradenin güçlendirilmesi özellikleriyle, ahlak eğitiminde önemli bir metot olan örnek olay incelemesine örnek olarak alınmalıdır.