Şeyh Hasan Hüsâmeddin Uşşâkî, Osmanlı İmparatorluğu'nun en ihtişamlı döneminde yaşamıştır.16.yy'da Osmanlı İmparatorluğu ta başlangıçtan -kuruluş döneminden- beri belki de dünyada başka hiçbir devlete nasib olmayan bir biçimde -aradaki Fetret Devri'ni saymazsak- birbiri ardına gelen Osman Bey, Orhan Bey, Murad Hüdâvendigâr, Yıldırım Bayezid, 2. Murad, Fatih Sultan Mehmed, 2. Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman gibi olağanüstü derecede iyi yetişmiş ve dahi sayılabilecek padişahlar tarafından son derece iyi yönetilerek zirve noktasına ulaşmıştır. Devletin siyasi alandaki bu yükselişi diğer alanlara da sirayet etmiş kültürel ve sosyal alanlarda da bu yükseliş kendini göstermiştir.İzlenen fetih siyaseti neticesinde devlete katılan topraklarla sınırlar genişlemiş buna paralel olarak farklı kültürlerle ilişki kurulmuş, zengin bir kültür ve edebiyat ortamı oluşmuştur. Edebiyat sahasında bu gelişmelere paralel olarak o döneme kadar Arap ve İran edebiyatlarının etkisi altında olan şiirimiz artık kendi kimliğini kazanarak olgunlaşma sürecine girmiştir. Divan edebiyatımızın şahikaları sayılan batıda Baki, doğuda Fuzûlî ortaya koydukları muhteşem eserlerle bizim edebiyatımızın Arap ve İran edebiyatlarından hiç de aşağı kalır yanı olmadığını hatta onlardan daha üstün olduğunu tebarüz ettirmişlerdir.Ancak edebiyatımız için bir şans olan fakat bu zirve isimlerle aynı dönemde yaşamış diğer sanatçılar için şanssızlık sayılabilecek bir dönemde eser veren şairler bu iki dev çınarın gölgesinde kalmışlardır.İşte diğer alanlarda olduğu gibi edebî açıdan da son derece mümbit böyle bir ortamda temelleri Hoca Ahmed Yesevî tarafından atılan ve Horasan Erenleri vasıtasıyla Anadolu'ya ve Balkanlara yayılan Dînî-Tasavvufî edebiyatımızda da manevi sahadaki zenginliğin ve olgunlaşmanın da etkisiyle son derece başarılı ürünler ortaya konulmuştur. Şeyh Hasan Hüsâmeddin Uşşâkî de Halvetî tarikatının Uşşâkî koluna mensuptur. Mensubu olduğu tasavvufî ekolün ilkelerini insanlara anlatmayı amaç edinerek oluşturduğu Divan; dini, ahlaki, tasavvufi, didaktik, konuları işleyen şiirlerden oluşmaktadır. Allah aşkı, peygamber sevgisi, mensubu bulunduğu tasavvufi ekolün prensipleri ön plandadır. Müstensihi hakkında tam olarak bir bilgi sahibi olamadığımız divan, Şeyh Hasan Hüsâmeddin Uşşâkî'nin yaşadığı devirden yola çıkılarak 16. yy.a ait rik'a harflerle oluşturulmuş bir elyazmasıdır.Tarikat mensubu diğer bütün şairlerde rastladığımız bir hususu bu divanda da görmekteyiz. Şiirlerin yazılış amacı bir sanat göstermekten ziyade insanları eğitmek, kalplerinde Allah sevgisini yerleştirmek olduğundan şekil ve vezin açısından bir takım kusurlar görülmektedir. Fakat şiirler orijinal ifadeleri, coşkulu söyleyişleri ve taşıdıkları derin mânâları itibarıyla insanların belleğinde kolaylıkla yer edebilecek hususiyetleri dolayısıyla Şeyh Hasan Hüsâmeddin Uşşâkî Divanı'nı muasırları arasında ön planda görebiliriz.
Sheikh Hasan Hüsameddin Uşşaki lived in the most sumptous part of the Ottoman Empire. İn the 16th century Ottoman Empire reached the peak , rulling by sultans, who are very clever like, Osman Bey, Orhan Bey, Murad Hüdavendigar, Yıldırım Bayezid, 2. Murad, Fatih Sultan Mehmed, 2. Bayezid, Yavuz Sultan Selim and Kanuni Sultan Süleyman. Reaching the peak on political side effected to other side.Social and cultural sides showed them on that time. As a result of the politic of conquer new territories added the country with these addings very rich culture and literature atmosphere occured. Paralled to these improving in the literature our poem wich was under effects of Arabic and İran, started to its maturing period. Baki and Fuzuli showed with their poems our poem isn?t worse than their poems contrarily better then.Sheikh Hasan Hüsameddin Uşşaki is the member of order Halvetti?s Uşşaki branch.While trying to teach his school occured. Divan includes, moratal, didactic, mystical. Aim of writing poems is except form just show the art, teaches people, put loves God on their hearts because of this, it?s seen some form mistakes.