XIII ve XIV. Yüzyılın kesişim noktasında yer alan Kayserili Davud, (1260-1350) Osmanlı devletinde İznik'te kurulan ilk medreseye atanan baş müderris olması sebebiyle kendisinden önceki tasavvufî, kelâmî ve felsefî düşünce mirası ile Osmanlı düşünce hayatı arasında bir köprü görevi üstlenmiştir. Dolayısıyla hem önceki düşünce dünyasını hem de Osmanlıdaki fikri hayatı anlamamız açısından incelenmeye değer bir mutasavvıftır.Bu çalışmanın konusu, Kayserili Davud'a göre kâmil insan anlayışıdır. Kayserili Davud'un düşünceleri genel olarak İbnü'l-Arabî'nin sistematize ettiği vahdet-i vücûd anlayışına dayanmaktadır. Bu açıdan kâmil insan anlayışı da İbnül-Arabî etkisinden uzak değildir. Kâmil insan kavramı, hem varlık düşüncesiyle ilgili bir yönü hem de etik boyutu olan bir kavramdır. Varlığın birliği anlayışında mutlak varlık denilen Hakk, kendi kendine zuhur eder. Hakk'ın bu zuhuruyla alem denilen varlık dünyası ortaya çıkar. Fakat zuhur eden bu alem, kendisinden zuhur ettiği bu Hakk'ı tüm özelikleriyle yansıtmaz. Hakk, tüm isim, sıfat ve özellikleriyle kâmil insan denilen varlıkta zuhur eder. Hakk'ın bütün yönleriyle zuhur ettiği bu kâmil insanın hem varlık mertebelerinde bir ontolojik bir varlığı hem de kendisini Hakk'ta fâni kılmış veliler yönünden beşerî bir varlığı bulunmaktadır. Kâmil insanın varlık mertebelerindeki ontolojik varlığı, varlıkla ilgili yönünü; veliler açısından beşerî varlığı ise etik yönünü oluşturmaktadır.Bu çalışma da kâmil insan konusu araştırılırken Kayserili Davud'un kendi eserlerine başvurulmuştur. Ayrıca kendisi İbnü'l-Arabî çizgisinde olduğundan İbnü'l-Arabî'nin görüşlerine de değinilmiştir. Bu araştırmanın sonucunda Kâmil insan anlayışının Kayserili Davud'un varlık anlayışından ayrı değerlendirilemeyeceği ortaya çıkmıştır.Anahtar kelimeler: Davud-i Kayseri, Kâmil insan, İnsan-ı Kâmil, Tasavvuf, Veli, Muhammedî Hakikat, Nefs Terbiyesi.
Davud of Kayseri, lived in the interface period of 13th and 14th centuries (1260-1350), was assigned by the Otoman government as the first head instructor of the first medrese (school) in İznik (Nicaea). He holded the task to constitute a bridge between former sufistic, theological and philosophical heritage of thought and Otoman thought. Therefore, as a sufist he is worth to be examined in order to understand both the former thought world and the Ottoman ideological conception.The subject of this study is the conception of Kâmil insan (perfect human) in Davud-i Kayseri. The ideas of Davud-i Kayseri are generally based on the vahdet-i vücut (unity of being) conception, systematized by İbn-i Arabi. For this reason, his conception of perfect human is not so much different from İbn-i Arabi?s. The concept of perfect human is related both with ontology and ethics. In the idea of unity of being, Hakk (God) is the absolute being and appears himself. By this appearence, the world of being, called universe, comes to existance. But the universe do not reflect God, from which it emerged, with all qualities. God appears with all his names, qualities and features in the being, called perfect human.The perfect human, in which God appears with all aspects, has both an ontological existance in the levels of entity, and a human existance with respect to the holy men, that are annihilated themselves in God. While his ontological existance in the levels of entity reflects his ontological aspect, his human existance with respect to the holy men reflects his ethical aspect.Keywords: Davud-i Kayseri, Perfect Human, Mysticism, Sufizm, Holy man, Truth of Mohammed, Ego Decency.