Ortadoğu bölgesi tarihin her safhasında olduğu gibi içinde bulunduğumuz bu yüzyılda da geçmişte sahip olduğu değerden hiç bir şey kaybetmeden sahnenin tam ortasında rol oynamaya devam etmektedir. İnsanoğlu varoluşu nedeniyle siyasi bir varlıktır. Ortadoğu diye adlandırdığımız bölge tarihin, medeniyetlerin ve siyasetin ana kaynağı olması hasebiyle siyasi ittifaklara tarih boyunca sahne olmuş bir bölgedir. İçinde yaşadığımız 21. Yüzyılda ülkemizin giderek gelişip dünya siyasetinde aktif rol oynamaya başlaması tarihi bağları olan yakın coğrafyalara yönelmesini de beraberinde getirmiştir. Türkiye son 10 yılda yani Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara gelmesiyle çok büyük bir kalkınma ivmesi kazanmıştır. Ancak gelişme ve dünya siyasetinde rol oynama arzusunun yakın coğrafyaların kazanılmasıyla gerçekleşeceğine inanan Türk Dış Politikasının yeni mimarı Ahmet Davutoğlu, belirlemiş olduğu yeni yol haritasında bütün yakın komşularla sıfır sorun ortamı yaratıp ilişkilerin en üst seviyeye çıkarılmasını amaçlamıştır. Bu bağlamda, Türk Dış Politikası yeni vizyonu ile yakın coğrafyalarda yeni müttefikler arama yoluna girmiştir. Dünya siyasetine bakıldığında son 10 yılda meydana gelen gelişmelere dikkat çekilecek olursa; Türkiye?nin ekonomik kalkınmaya başlaması ve bol miktarda dış yatırımlara ihtiyaç duyması aynı zaman da Körfez Arap ülkelerinin kasalarını taşıran nakit fazlasının özellikle 11 eylül saldırılarından sonra yeni ve güvenli limanlar aramaya başlamış olması göze çarpmaktadır. Bu gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda Körfez İşbirliği Konseyi?ne üye ülkeler ve Türkiye?nin yakınlaşması çokta sürpriz olarak karşılanmamalıdır. Zira her iki tarafında birbirine farklı nedenlerden dolayı ihtiyaç duyduğu açıkça farkedilebilmektedir. Bununla birlikte Körfez ülkelerinin bölgedeki güvenlik kaygıları bulunmakta ve Türkiye?ye yakınlaşarak bunu kısmen aşmaya çalışmaktadırlar. Özellikle İran bu ülkeler tarafından büyük bir tehdit olarak görülmektedir. Bu noktada Türkiye ve Körfez ülkeleri aynı kaygıları taşımasalar da farklı çıkarlar onları ortak bir noktada buluşturmaktadır. Sonuç olarak son on yılda Türkiye ve Körfez ülkeleri arasında büyük bir yakınlaşma olmuştur. Bu yakınlaşma çok büyük ortaklıkları beraberinde getirmiştir. Bu yakınlaşmayı etkileyen en önemli unsurlar da değişen Türk Dış Politikası ve küresel konjonktürün bu iki tarafı yakınlaşmaya zorlaması denilebilir. Çalışmada da belirtildiği gibi ilişkiler gelişmeye devam etmekte ve ileriki safhalarda ilişkilerin güvenlik ortaklıkları boyutuna taşınıp daha da kökleşeceği öngörülebilmektedir.
The Middle East region, as it has been in every stage of history, continues to take an active role without depreciating in the current century. Mankind is by nature a political existence. For that reason, the history or humankind has witnessed various political alliances. The region called as the Middle East had witnessed many political alliances due to the fact that the area is the source of history, civilizations and politics. The fact that Turkey started to develop day by day and play a crucial role in world politics in 21st century leads to interrelations with close regions. In the last decade, in other words after Justice and Development Party came into power; Turkey has gained a great growth rate. However the new master of Turkish Foreign Policy Ahmet Davutoğlu who draw a vision for Turkish Foreign Policy believes that, convergence with the immediate surroundings will help in development and being one of the major players of world politics. As it is explained in this study the last decade has witnessed to a significant convergence between Turkey and the Gulf Cooperation Council states. To examine the last ten years in the world politics one can see that: After the 9/11 attacks GCC states started to look for other safe destinations for their overflowed cashes. However Turkey as an emerging economy needed for foreign investments. These two factors are seen to be drawing force behind the convergence of these entities. In addition to that the threat perception of the GCC states associated from Iran forced them to look for a strategic regional partner. Although Turkey and the GCC do not have common stand towards Iran, their different interests brought them on the ground of convergence. Nevertheless, the new Turkish Foreign Policy perspective and the global conjuncture played a crucial role in convergence of these parties. To consider all, it seems that the bilateral relations will be carried further since both Turkey and the GCC are eager to establish partnership. It is expected that there will be a security partnership established between Turkey and the GCC. If such attempt comes true, definitely the bilateral relations will reside on a steady ground. Key Words: Turkey, GCC, Middle East, Iran, Security, Economy