Din ve toplum ilişkilerini kendisine ana çalışma alanı olarak seçen din sosyolojisi; genel sosyolojinin en önemli alt dallarından biridir. Sosyolojinin birçok kurucu babası geleneksel dinlerin modernleşmeyle birlikte giderek önemsizleşeceği öngörüsünde bulunmuştu. Fakat günümüz itibariyle bu teorinin yanlış olduğu ortaya çıktı. 1990'lardan itibaren geleneksel dinlerde bir yükseliş ve canlanma görüldü. Hiç şüphesiz ki, İslam dini ve dünyası da bu canlanmadan payını aldı. Gerek sosyal gerek siyasal olarak İslam, en etkin dönemlerinden birini yaşıyor. Bu etkinliğin ne kadar sağlıklı olduğu tartışılsa da, dinin hayatın merkezine doğru geldiği bir realitedir. Gerek düşünceleri, gerek faaliyetleriyle Seyyid Kutup, canlanan İslami hayatta önemli etkiler meydana getirmiştir. Bu etkiler din- toplum ilişkileri ya da din sosyolojisi açısından önem arz etmektedir. Bu araştırmada Seyyid Kutup'un din ve toplum hakkındaki görüşleri özellikle kendine has kavramlar çerçevesinde değerlendirilmeye çalışılmakta, ortaya koymuş olduğu İslami birikimler sosyolojiyle ilişkilendirilmektedir. Kutup'un, kendi dönemindeki Batı ve Ortadoğu toplum yapılarını analiz ederek oluşturmuş olduğu fikirler günümüzde de incelenmeye değer görülmektedir. O, toplumların meydana getirdiği sosyal yapıların din olgusuyla güçlendirilmesi gerektiği fikrini ifade ederek insanlığın ruhi doyumunun bu yolla çözümlenebileceği belirtmektedir. Dünya barışını sağlamak adına İslam'ın daha etkin olması gerektiğini savunmakta, çağdaş Batı uygarlığının değerleriyle yozlaşan toplumların kendi değerlerine bu yolla dönebileceğini belirtmektedir. Kutup açısından toplumsal ayrışma ve şiddetin ön planda olduğu İslam dünyasında çözüm yolu yine kendi özüne dönmekle mümkün görülmektedir. İnsanlığın ilahi kaynaktan bağımsız hareket ederek ortaya koyduğu sistemler, sosyal krize sebep olmaktadır. Zamanla olgunlaşan bir İslam toplumunun oluşumu için öncelikle vicdanlarda tevhit inancının iyi yerleşmesi gerekmekte, bu inançtan hareketle sosyal yapı ve sistemler ilahi bir kaynağa dayandırılmalıdır. Sonuçta İslam'ın insana verdiği değer sosyal hayatta kendini hissettirme imkanı bulabilmekte, bu durum da insanlığın kurtuluşuna zemin hazırlamaktadır.
Sociology of religion, which is dealing with religion-society relations as main field of study, is one of the most important sub-branches of sociology. Man of founding fathers of sociology predicted that traditional religions would lose their importance, following modernization. But today, we can observe that this theory has been wrong. It can be seen that traditional religions have risen and revived since 1990s. Undoubtedly, the religion of Islam and its world has taken its share from this revival. Islam, both socially and politically, is going through one of the most proponent eras. Even if it is still discussed whether this effectiveness is healthy or not, it is a reality that the religion has already taken place at the center of life. Seyyid Kutup, via both his ideas and activities, has given rise to significant influences on renascent Islamic- life. These impacts have been important in terms of religion-society relations or sociology of religion. In this study, is examining Seyyid Kutup's ideas concerning religion and society within the frame of idiosyncratic concepts, and his Islamic sayings which presented by him are tried to be associated with sociology. Kutup's ideology, which were constituted by analyzing the West and Middle Eastern social structures in his era, are seen to be worth to be examined. He thinks that the social structures established by societies should be supported with Religions phenomenon's and that thus intrinsic satisfaction of human beings can only be resolved through this method. He defends that in order to achieve world-peace, Islam should enhance its influence and effectiveness again, and adds that societies degenerated by distorted Western values can only regain their real and actual values through this way. Although a process of artificial social disintegration and violence is taking place in some parts of the Muslim world, Kutup claims that the solution lies in a real Islamic society and that this can be achieved by returning to the true essence of Islam. The systems conducted by free-divine sources cause social crisis. The belief in one single Almighty God must be placed in people's hearts properly to establish a developed Islam society. Based on this belief, social structures and systems should be based upon one divine source. Finally, the value that Islam places on human beings can find a chance to make itself visible in social life, and an opportunity to set grounds for the salvation of mankind.