Uluslararası sistemdeki belirleyiciliğe bakacak olursak, Uluslararası İlişkiler teorilerinin ortaya çıkışının, uluslararası sistemin yapısı ve hegemon gücün ihtiyaçlarına bağlı olduğu görülmektedir. Nitekim uzun süre Uluslararası İlişkiler disiplinini etkisi altına almış olan Realizm ve İdealizm, bu etkiyi sadece açıklayıcı olmalarına değil, aynı zamanda küresel hegemonik projenin bir parçası olmalarına borçludur. Bu bağlamda bu hegemonyayı kırma adına yola çıkan Sovyetler Birliğinin süreç içerisinde sistemin en büyük ikinci gücü haline gelmesi ve mevcut sistemin bir alternatifi olarak ortaya çıkması, onun uluslararası ilişkilere dair görüşlerinin olması zorunluluğunu beraberinde getirmiştir. Tezimizde, mevcut sisteme bir alternatif olarak ortaya çıkan Sovyetler Birliğinin ideolojisi Marksizm-Leninizm düşüncesinin uluslararası ilişkileri nasıl yorumladığı ele alınmıştır. Bu amaçla öncelikle Marksizm-Leninizm düşüncesinin temel dayanakları incelenmiş ve tarihsel materyalist anlayış ile bu anlayışın sonuçları değerlendirilmiştir. Daha sonra uluslararası ilişkileri ekonomi-politik açıdan değerlendiren Marksist emperyalizm kuramları tartışılmıştır. Son olarak da Marksizm-Leninizm'de bir uluslararası ilişkiler yaklaşımları olarak karşımıza çıkan ve Sovyetler Birliğinin pratiği ile gelişen "barış içinde bir arada yaşama" ve "proletaryan enternasyonalizm" üzerinde durulmuştur. Araştırma sonucunda, sisteme alternatif olarak ortaya çıkan Sovyetler Birliğinin, bir uluslararası ilişkiler teorisi geliştirip geliştiremediği konusu bütün yönleriyle ortaya konulmuştur. Anahtar Kelimeler: Uluslararası İlişkiler, Marksizm, Leninizm, Sovyetler Birliği.
Looking at their determining influence within the international system, the emergence of International Relation theories appears to be closely associated with the structure of the international system and the geopolitical needs and ambitions of the hegemon power. In fact, Realism and Idealism, which have influenced the discipline of International Relations for a long time, owe their influence not only to the fact they provide explanatory models, but also to the fact that they are extensions of a global hegemonic project. In this context; the fact that the Union of Soviet Socialist Republics (USSR) eventually became the second largest power of the international system, and that it was primarily motivated by the aim of breaking this hegemony and presenting an alternative to the existing system, have obliged the USSR to develop its own views and perspectives regarding international relations. The purpose of this thesis is to evaluate how Marxism-Leninism – the ideology of the Soviet Union that emerged as an alternative to the existing system – interpreted the subject of international relations. In this context, the thesis examines the basic tenets of Marxist-Leninist thought, and evaluates the conclusions reached by historical materialism and Marxism-Leninism. The thesis then discusses the Marxist theories of imperialism, which evaluate and interpret international relations from the standpoint of economy and politics. Finally, the thesis evaluates the notions of "peaceful coexistence" and "proletarian internationalism", which are international relation approaches/policies associated with Marxism-Leninism that were further developed and refined by the Soviet Union. The current study aims to determine whether the Soviet Union, which emerged as an alternative to the existing system, managed to develop its own theory of international relations. Key Words: International Relations, Marxism, Leninism, Soviet Union.