Ondokuzuncu Yüzyıl Avrupası'na damga vuran en önemli olayların başında, şüphesiz uluslaşma süreçleri yer almaktadır. Avrupa'nın birçok "gelişmiş" ülkesi bu süreçlerden payına düşeni alırken, Almanların da bu tarihi dönüşümden "mahrum" kalmaları elbette olanaksızdı. Almanya'da ulusal birliğin kurulması sürecinin en zirve noktası, Nasyonal Sosyalist iktidar döneminde yaşanmıştır. Bu zirve, aynı zamanda dünya tarihinin de en kanlı dönemini imlemesi bakımından önemlidir. Özellikle kendilerinden yaklaşık iki bin sene önceki Cermen savaşçılar üzerinden mitsel destanlar üreten, üretilmiş olanlarıysa yüzlerce defa sahneleyerek, Alman toplumundaki milliyetçi damarı, durmaksızın güçlendirmeye meyilli bir iktidardır, burada mevzu bahis edilen; öyle ki artık neredeyse her Alman "ari ırk" söylemine gözü kapalı inanmaya başlamıştır. Kurucu mitolojinin oluşturulması anlamında Cermen savaşçı Arminius'tan başka, Protestanlığın kurucusu Martin Luther ve Fichte'nin 1807 yılında vermiş olduğu "Alman Ulusuna Söylevler" başlıklı konuşmasının çarpıtılmış versiyonları da kullanılmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde yukarıda sözü edilen kurucu mitoloji oluşturma sürecinin Almanya özelinde ne şekilde işlediği ve Nasyonal Sosyalist iktidarın, mitoloji dışında kendini hangi ideolojik temellere yasladığı konularında, özellikle Fichte üzerinden bir inceleme yapılacaktır. Tezin ikinci ve üçüncü bölümündeyse, Bernhard Schlink'in, kahramanı Nazi Dönemi'nde savcılık görevinde bulunmuş, savaştan sonraysa özel dedektiflik yapmakta olan Gerhard Selb'in maceralarının konu edildiği "Selb Üçlemesi" incelenecektir. İlk iki bölüm, başkarakterin (tümel olarak Nazi Almanyası'nın) ideolojik, sosyal, ruhsal durumunu anlamak, onunla empati kurabilmek adına çok büyük önem teşkil etmektedir. Zira empati yapmaksızın ne bireyi, ne de toplumu anlamak mümkündür. Üçüncü bölümdeki roman incelemesi, daha çok adaletin neliği sorunsalı temelinden ilerleyecek; başkarakterin kendi geçmişiyle tutuştuğu sert kavga üzerinden, sorunsalın çözülme olasılıkları ortaya konmaya çalışılacaktır. Gerhard Selb'in, savaştan yaklaşık kırkbeş yıl sonra kendi geçmişiyle yüzleşmeye çalışmasının, Alman toplumunun geneline nasıl uyarlanabileceği sorusu da tezin yöneldiği açmazlardan biridir. Sonuç olarak mitoloji ve kimlik oluşturma, bunun ideolojik temellerini ortaya koyma gibi bütün toplumları yakından ilgilendiren konuların –bu çalışmada olduğu gibi– polisiye bir roman üzerinden anlamlandırılmaya çalışılmasının, okuyucu açısından daha verimli –ve eğlenceli– olacağı düşünülmüştür. Anahtar Kelimeler: Bernhard Schlink, Fichte, Nasyonal Sosyalizm
One of the most important events that marked the nineteenth century is the nation-building processes. Europe's many "developed" countries have gone through this process. Of course, this includes the Germans, too. In Germany's process of establishing the national unity the Nazis have the major role. It is very important, because this is also the bloodiest period in the history of the world. The Nazis have produced myths or legends about the Germanic warriors who lived two thousand years ago. And they used the legends that have been made earlier in many different ways. In this way, the nationalistic approach has been strengthened in German society. Almost every German has begun to believe in the "Aryan race" without even thinking of it. In this sense, Martin Luther, the founder of Protestantism and Fichte's speech "Addresses to the German Nation" are also used in addition to the Teutonic warrior Arminius. In the first part of the study will be investigated how the process mentioned above is run in German society and to which the ideology based National Socialist dictatorship. In this process it will be referred to the ideas of Fichte. In the second and third parts of the thesis, Bernhard Schlink's work "The Selb Trilogy" will be examined. The protagonist is Gerhard Selb, a prosecutor in the time of Nazi dictatorship. After the war, Selb serves as a private detective. The first two sections are important to understand the ideological, social and psychological state of Selb (and the German society in general). In this way, the reader will be provided the opportunity to empathize. Because without empathy, you can understand neither the individual nor the society. The review of the novel in the third section will proceed on the question of what is justice. The protagonist in the novel confronts with his own past. How this confrontation can be adapted to the German society is one of the purposes of this work. At last, these issues are also relevant to all societies. Achieving this through a detective novel will be more efficient for the readers. Keywords: Bernhard Schlink, Fichte, National Socializm