Kelâm ilmî, özellikle klasik dönem sonrasında nazarî-aklî ilimlerden felsefe ve mantıkla etkileşim halinde olmuştur. Muhyiddîn ibnü'l-Arabî ve takipçilerinin metafizik bir iddia ile mevzu, mebadi ve mesailini tayin ettiği vahdet-i vücûd düşüncesine kelâm ilminin mesafeli ve eleştirel duruşu, XVI. yüzyıl sonrasında yumuşamaya başlamıştır. Özellikle Devvânî'nin vahdet-i vücûd ile kelâmı biraraya getiren tavrı sonraki dönemlere etki etmiştir. Devvânî'nin bu yaklaşımını daha ileriye taşıyan İbrâhîm el-Kûrânî, kelâm meselelerinin vahdet-i vücûdun âlem tasavvuruna uygun olarak açıklanabileceğini iddia ederek bu iki geleneği uzlaştırmaya çalışmıştır. Onun bu tavrının görünür hale geldiği en önemli eserlerinden biri Meslekü's-sedâd risalesidir. Modern öncesi dönemde kelâm ilminin yöntemi ve tartışmalarına örnek olması açısından Meslekü's-sedâd risalesi merkezinde XVII. yüzyıl düşünce tarihinin değerlendirileceği bu çalışmada özellikle kelâm ve tasavvuf ilişkisi ele alınacaktır. Giriş ve üç bölüme ayrılan tezin ilk bölümünde bahsi geçen risalede ele alınan konuların tarihi bağlamının ortaya konulması için Kûrânî'nin ilmî hayatı ve yaşadığı dönemin entelektüel durumuna dair genel bir çerçeve sunulmuştur. Tezin ikinci bölümünde Kûrânî'nin insan fiillerini açıklamada faydalandığı ve tartıştığı meselelerin fikrî zeminini oluşturan tevhid görüşünü ve âlem tasavvuruna yer verilmiştir. Ancak Kûrânî'nin kelâmi bir meseleyi vahdet-i vücûdun âlem tasavvuruna göre açıklamasından dolayı bu bölümde ana hatlarıyla kelâm ve tasavvufun ilahi sıfatlar ve bu sıfatların mümkün ile ilişkisine değinilmiştir. Böylece Kûrânî'nin uzlaştırmaya çalıştığı iki ekolun temelde hangi noktalarda birbirinden ayrıldığı hususu ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Tezin son kısmında insan fiillerinin meydana gelmesinde etkili olan ilâhi kudret ve hâdis kudretin durumuna dair tartışmalara ele alınmıştır. Kûrânî'nin özellikle vurguladığı "bağımsız olmayan ve Allah'ın izni ile tesir eden hâdis kudret" terimi üzerinden meselelelerin ele alındığı bu son bölümde, onun kelâm ve vahdet-i vücûd geleneğini telif etme amacıyla izlediği eklektik tavra dikkat çekilmiştir. Ayrıca bu bölümde Kûrânî'nin hâdis kudret görüşü ile insanın mükellef olmasının ispatlaması arasındaki ilişki ve insanın sorumluluğunun ne zaman başladığına dair görüşleri açıklanmıştır.
Kalām was in interaction with the theoretical sciences especially, philosophy and logic in the post-classical period. Kalām scholars' reserved and critical stance of wahdat al-wujūd which was developed by Muhyiddīn ibn al-Arabī and his followers softened after the sixteenth century. Especially the attitude of Dawwānī which combined wahdat al-wujūd with kalām has influenced the later periods. Ibrāhīm al- Kūrānī, who has improved this approach of Dawwānī, tried to reconcile these two traditions by claiming that the problems of kalam can be explained in accordance with the world imagination of unity of being (wahdat al-wujūd). One of his most important works in which his attitude has become apparent is the treatise Maslak assadād. In the pre-modern period, the treatise Maslak as-sadād is an important example of the method and discussions of the kalām in the seventeeth century and in this thesis I will be show the relationship between theology and sufism in that treatise. In the first part of the thesis, which is divided into three sections, the introduction of the historical context of the subjects discussed in the treatise Maslak as-sadād and first section of the paper is presented a general framework of the intellectual life of the period of Kūrānī's life. In the second part of the thesis inculedes the idea of tawhīd (monotheism) and created world, which is the intellectual basis of the issues that Kūrānī used to discuss and explain the human acts. However, due to the explanations of Kūrānī according to the world imagination of unity of being, this section outlines the divine attributes' connection with possible existents. Thus, it was tried to find out at what points the two schools which Kūrānī tried to reconcile. In the last part of the thesis, divine power and created power which is effective in the occurrence of human actions are discussed. In this last chapter has been pointed out the eclectic attitude that Kūrānī tried to reconcile kalām and unity of being tradition according to the term "power that is not independent and influences by Allah's permission". In this section, the relationship between the opinion of Kūrānī's state of power and the evidence of human prosperity and, the opinions of when the responsibility of human beings started has been explained.