Bu tez çalışması, akıllı şehirler bağlamında insan ve işgücü dinamiklerini ele alarak, dijitalleşmenin toplumsal ve ekonomik boyutlarına odaklanmaktadır. Araştırmanın tasarım aşamasında, kır ve kent bölgeleri arasındaki dijital eşitsizliklerin farklı boyutlarını anlamak hedeflenmiştir. Ancak, veri toplama süreci ilerledikçe, örneklemdeki firmaların vasıflı işgücüne erişim konusunda yaşadığı zorluklar çalışmanın odağına yerleşmiştir. Başlangıçta kır-kent ayrımını temel alarak akıllı şehir yatırımlarını inceleme amacı güdülmüşken, görüşmelerden elde edilen bilgiler doğrultusunda araştırma amacı yeniden şekillenmiştir. Çalışma, Sakarya'daki büyük işletmelerde çalışan vasıflı bireylerin şehirle ilişkilerini incelemektedir. Bu çalışmada nitel yönelimli keşifsel bir yaklaşım benimsenmiştir. Sakarya ilindeki büyük endüstri kuruluşlarını ve bu firmaların yüksek vasıflı çalışan bulma konusundaki sorunlarını incelemeye odaklanan araştırmada, çoklu durum araştırma deseni ve amaçlı örnekleme tekniği tercih edilmiştir. Örneklem, yüksek vasıflı çalışanların iş ve şehirle olan etkileşimlerini anlamayı hedefleyen bir perspektifle belirlenmiş olup, en az 3 yıldır Sakarya'da yaşayan ve büyük şehirlerden göç etmiş mühendisler ile insan kaynakları uzmanlarını içermektedir. Bu kapsamda 8 firmadan 12'si insan kaynakları uzmanları ve 12'si mühendisler olmak üzere görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Araştırma sürecinde tümevarımsal bir yönelimle saha verilerinden kurama doğru bir ilerleyiş izlenmiştir. Veriler, katılımcı görüşmeleri ve ilgili dokümanların analizi yoluyla toplanmış; bu sayede akıllı şehirlerin işgücü üzerindeki etkileri derinlemesine incelenmiştir. Kodlama sürecinde veri analiz tekniği olarak tematik analiz tercih edilmiş ve elde edilen bulgular literatürdeki teorik yaklaşımlarla ilişkilendirilerek yorumlanmıştır. Bu araştırmanın ana amacı, akıllı şehirlerin sunduğu olanakların, vasıflı işgücünün bu şehirlerdeki yaşam deneyimlerine nasıl yansıdığını incelemektir. Araştırma, "vasıflı işgücünün akıllı şehirlerdeki yaşam deneyimleri nelerdir?" sorusuna cevap aramayı hedeflemektedir. Çalışma, sosyal olanakların işgücünün akıllı şehirlerdeki yaşam koşullarını nasıl etkilediğini analiz ederek, bu etkileşimlerin bireyler ve kurumlar üzerindeki olumlu ve olumsuz sonuçlarını değerlendirmektedir. Araştırmacı, akıllı şehirleri, teknolojinin bir araç olarak kullanıldığı; temel dinamiğini bireylerin zekası, yaratıcılığı ve iş birliğiyle şekillenen bir yaşam ve düşünce ekosistemi olarak tanımlamaktadır. Kodlama sürecinde tematik analiz yöntemi uygulanarak elde edilen bulgular literatürdeki teorik yaklaşımlarla ilişkilendirilmiş ve yedi tema belirlenmiştir: Sosyal ve kültürel imkânlar, fiziki-teknolojik altyapı imkânları ve ulaşım, yönetişim, aile, akraba ve arkadaş ilişkileri, istihdam olanakları, doğal güzellikler ve çevre. Bu temalar, vasıflı işgücünün akıllı şehirlerdeki yaşam deneyimlerine dair önemli iç görüler sunmuş ve araştırmanın temel bulgularını oluşturmuştur. Araştırma bulguları, vasıflı işgücünün kent yaşamındaki toplumsal ve ekonomik sınırlılıklardan etkilendiğini göstermiştir. Katılımcılar, şehrin doğal güzellikleri, altyapısı ve düşük yaşam maliyeti ve trafik yoğunluğunun az olmasından memnuniyet duyarken, sosyal imkânların sınırlılığı konusunda fikir birliğine sahiptir. Bu doğrultuda, araştırma sosyal olanakların geliştirilmesinin ve bu eksikliklerin giderilmesinin akıllı şehir kapasitesinin geliştirilmesi adına elzem olduğuna kanaat getirmiştir.
This dissertation examines human and labour dynamics within the context of smart cities, focusing on the social and economic dimensions of digitalization. At the research design stage, the study aimed to explore various dimensions of digital inequalities between rural and urban areas. However, as data collection progressed, firms difficulties in accessing skilled labour emerged as the central focus of the study. Initially intended to examine smart city investments based on the rural-urban distinction, the research objective was reshaped considering information obtained from interviews. The study investigates the relationship between the city and skilled individuals employed by large enterprises in Sakarya. This study employed a qualitative, exploratory research approach. The research focused on large industrial organizations in Sakarya and their difficulties in recruiting highly skilled employees. To this end, a multiple case study method and purposive sampling technique were employed. The sample was determined with the perspective of understanding the interactions between highly skilled workers and the city; it included engineers and human resources specialists who had lived in Sakarya for at least three years after migrating from major cities. In this context, face to face interviews were conducted with a total of 24 participants from eight firms operating in the same sector, including 12 human resources specialists and 12 engineers. The study followed an inductive research approach, moving from field data to theoretical interpretations. Data were collected through participant interviews and analysis of relevant documents, allowing for an in-depth examination of the impact of smart cities on the labour force. During the coding process, thematic analysis was applied, and the findings were interpreted in relation to theoretical approaches in the literature. The primary objective of this research is to examine how the opportunities provided by smart cities are reflected in the life experiences of the skilled workforce. The study seeks to answer the question, "what do STEM workers expect to gain from living in a smart city?" It analyses how social opportunities affect the living conditions of the labour force in smart cities and evaluates the positive and negative outcomes of these interactions on both individuals and institutions. The researcher defines smart cities as a living and thinking ecosystem in which technology is used as a tool and the basic dynamics are shaped by the intelligence, creativity and collaboration of individuals. Through thematic analysis during coding, seven main themes were identified in connection with theoretical approaches in the literature: social and cultural opportunities; physical-technological infrastructure and logistics; governance; family, relatives, and friendships; employment opportunities; natural beauty; and the environment. These themes provided significant insights into the life experiences of the skilled labour force in smart cities and formed the basis of the study's main findings. Findings suggest that the skilled workforce is influenced by social and economic constraints in urban settings. Although participants appreciated the city's natural beauty, infrastructure, affordability and lower traffic congestion, they consistently voiced concerns about the limited availability of social opportunities. Considering these results, the research concludes that enhancing social amenities and addressing these shortcomings are essential for strengthening the capacity of smart cities.
Except where otherwise noted, this item's license is described as http://creativecommons.org/licenses/by/4.0/
