Bu tez, evrenin karmaşık, dağıtık yapılarından yola çıkarak, merkezi olmayan ilişkiler ağından oluşan mekânların işleyiş biçiminin sanatsal pratikteki karşılığını inceler. Ağ kavramı, bu çalışma kapsamında sanatın karmaşık sistemlerden oluşan ilişkilerini ifade eder. Bu türde çok katmanlı, karmaşık yapılardan oluşan mekân, ağ biçimde bir sistemin sürekli bilgi ağını kuran niteliğiyle Bruno Latour'un Aktör Ağ Teorisi ve Karen Barad'ın eylemsel gerçeklik kavramı ile örtüşür. Böylesi bir mekân, yeni materyalist yaklaşımın özne ile nesne arasında hiyerarşinin kalmadığı, canlı-cansız tüm varlıklar ve şeyler arasındaki ilişkilerden oluşur. Çift taraflı ilişkinin ötesinde eylemlerin kendisi ve aralarındaki diğer nesne, olgu, olaylar ile ağ niteliğinde ilişkiler söz konusudur. Maddenin karmaşık, dinamik, ilişkisel yapısından yola çıkarak bu tez, sanat yapıtının sabit olmayan, aynı anda birçok yerde beliren ve devingen yapıda bir ilişkiler mekânı olarak yorumlarken; sanatın kurumsal hiyerarşik düzenini de tartışmaya açar. Ayrıca, ismini kuantum fiziğinde madde altı parçacığın pozisyonuna dair bir deneyden alan Dalga Fonksiyonu Çöküşü sergisiyle, sanat yapıtının nesne ötesinde çevresiyle ve kendi içinde yarattığı ve barındırdığı ilişkileri sorgular. Sanat yapıtını mekânsal ilişkiler üzerinden tartışırken, gündelik yaşamda mikro düzeyde ağ niteliğindeki ilişkileri araştırır. Çevresel felaketlerin aktörlerine yönelik araştırma yöntemi olarak gözle görülmeyen ilişkileri araştırmayı önerir. Tez, öncelikle Antroposen çağının tarihçesini, yeni materyalist yaklaşımla dönüşen çoklu ve hiyerarşik düzenin yıkıldığı bir anlayışı inceler. İkinci bölümde, dağıtık düşünce biçiminin sistemsel ve bilimsel teorilerle evren anlayışındaki paradigmanın nasıl oluştuğunu sistem teorisi ve karmaşık sistemlerle ilişkilendirerek açıklar. Bilimsel teorilerle evrenin; yaşamın karmaşık işleyiş şekli, sosyal disiplinlere taşındığında sanatın ve sanat yapıtının sistemsel işleyişini odağa alır. Yeni materyalist yaklaşımın sanatın, sanat yapıtının işleyiş biçimine yöntem olarak nasıl uygulanabileceğini araştırır. Üçüncü bölümde, sistem teorileri ve ilişkiler ağı olarak sanat yapıtları incelenir. Dördüncü bölümde ise Dalga Fonksiyonu Çöküşü sergisinde; insan, bitki, bakteri gibi madde ve madde altı parçacıklar arasındaki çoklu ilişkilerin karmaşık yapısı açıklanır. Sergideki yapıtların yanı sıra serginin kendisi de sanat yapıtı olarak öne sürülür, ilişkiler ağı olarak bütünleşik bir atmosfer yaratır.
Based on the complex, distributed structures of the universe, this thesis examines the functioning of spaces composed of a network of decentralized relationships in artistic practice. In the context of this study, the concept of network refers to the complex systems of relationships in art. This kind of multi-layered, complexly structured space overlaps with Bruno Latour's Actor Network Theory and Karen Barad's notion of an agentic reality, as it establishes a continuous information network of a networked system. In the new materialist approach such a space consists of the relations between all living and non-living beings and things, where there is no hierarchy between subject and object. Beyond the bilateral relationship, there is a networked relationship between actions themselves and other objects, phenomena and events between them. Based on the complex, dynamic, relational structure of matter, this thesis interprets the work of art as a space of relationships that is not fixed, that appears in many places at the same time and also opens the institutional hierarchical order of art to discussion. Furthermore, the exhibition Wave Function Collapse, named after an experiment on the place of the sub-matter particle in quantum physics, questions the relationships that the artwork creates and harbors with its environment and within itself beyond the object, and discusses the artwork through spatial relationships. While discussing the work of art through spatial relations, he explores the networked relations at the micro level in everyday life. She proposes to investigate invisible relations as a research method for the actors of environmental disasters. The thesis first examines the history of the Anthropocene epoch, an understanding transformed by the new materialist approach in which the multiple and hierarchical order is destroyed; in the second part, it explains how the paradigm of distributed thinking in the understanding of the universe with systemic and scientific theories is formed by associating it with systems theory, complex systems. When the complex functioning of the universe and life with scientific theories is transferred to social disciplines, it focuses on the systemic functioning of art and the work of art. It explores how the new materialist approach can be applied as a method to the way art and artworks function. In the third chapter, system theories and artworks as spaces of relations are analyzed. In the fourth part, the exhibition Wave Function Collapse creates an atmosphere that integrates the complexity of the multiple relationships between humans, plants, bacteria, matter and submaterial particles with the spatial, networked structure of the artwork.