İnsan, Hakk'ın sıfatlarının tecelligâhı olarak kendinde ilahî bir cevher taşımaktadır. İlahî irade bu cevheri maddî âlemle sınırlandırmış, bu durum insandaki cevherin kusurlara düçâr olmasına neden olmuştur. Tasavvufta kötü huy ve süflî arzuların bütünü nefs olarak isimlendirilmektedir. Nefs cephedeki düşmandan daha tehlikeli olarak tanımlanmıştır. Sûfîler bu savaşta nefsin kötü sıfatlarından mücâhede ve riyâzet yöntemleri ile kurtulmaya çalışmışlardır. Bu pratikler tasavvuf geleneğinde az yemek, az konuşmak, az uyumak, halvet olarak bilinmektedir. Mücâhede ve riyâzet, ayet ve hadislerle temellendirilmiş, zâhidlerin uygulamalarında görülmüş, tasavvuf düşüncesinin yazıya dökülmesiyle birlikte eserlerde kavramsal düzeyde yer almıştır. Eserlerinde mücâhede ve riyâzet konularına yer veren mutasavvıflardan biri de Hz. Mevlânâ'dır. Bu çalışmada Hz. Mevlânâ'nın Mesnevî, Dîvân-ı Kebîr ve Fîhi Mâ Fîh, Mecâlis-i Seb'a ve Mektûbât adlı eserlerinden ve Ahmed Avni Konuk'a ait Mesnevî-i Şerîf Şerhi ve Tâhiru'l-Mevlevî'ye ait Şerh-i Mesnevî adlı şerhlerden, Hz. Mevlânâ'nın yaşadığı dönemi anlatan Menâkıb-ı Hazret-i Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Sipehsâlâr Tercümesi, Menâkıbü'l-Ârifîn ve İbtidâ-Nâme adlı eserlerden istifade edilerek Hz. Mevlânâ'nın mücâhede ve riyâzet hakkındaki görüşleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda Hz. Mevlânâ'nın nefs anlayışı incelenmiş ve nefsi insanın gelişimi önündeki en büyük engel olarak gördüğü anlaşılmıştır. Dönem eserleri analiz edildiğinde Hz. Mevlânâ'nın mücâhede ve riyâzet yolunu hayatı boyunca bırakmadığı tespit edilmiştir. Yemeyi, konuşmayı, uyumayı azaltarak, halvet ve semâ ederek nefsini terbiye ettiği belirlenmiştir. Eserleri ve eserlerinin şerhleri çerçevesinde, Hz. Mevlânâ'nın mücâhede ve riyâzet konusuna yaklaşımı ortaya konmaya çalışılmıştır.
Man, as the manifestation of God's attributes, has a divine substance in himself. The divine will has limited this substance with the material world, this situation has caused the human substance to be faulty. In Sufism, the all of bad habits and lowness desires are called "nafs". "Nafs" has been described as more dangerous than the enemy on the side. In this study, the sūfīstried to get rid of the evil attributes of the "nafs" with the methods of asceticism and struggle. These practices are known as eating less, talking less, sleeping less and seclusion in the sūfītradition. Asceticism and struggle are based on Quran verses and hadiths, seen in the practices of the ascetics, took place in the works at the notional level with the writing of Islamic sūfīsm. One of the sufis who took a place subjects of asceticism and struggle in his writings is Mawlana. In this study, Mawlana's views on asceticism and struggle have been tried to be revealed by making use of Mawlana's works named Mathnawi, Dīvān-i Kebīr and Fīhi Mā Fīh, Mecālis-i Seb'a ve Mektubāt, Ahmed Hamdi Konuk's commentary on Mathnawi, Tāhiru'l Mevlevi's commentary on Mathnawi named "Şerh-i Mathnawi", translation of Menākıb-ı Mawlana Rumi Sipehsâlâr which describing the period in which Mawlana lived, Menākıbu'l-ārifīn and İbtidā-Nāme. In this context, Mawlana's understanding of nafs is analyzed, then it has been understood that he saw nafs as the greatest obstacle to the development of human beings. When the works of his period are analyzed, it has been determined that Mawlana did not leave the path of asceticism and struggle throughout his life. It has been determined that he trained his nafs by reducing eating, speaking, sleeping, and by performing seclusion and sema. Within the framework of his works and the commentaries of his works, Mawlana's approach to the subject of asceticism and struggle has been tried to be revealed.