GİRİŞ Bu çalışmanın amacı larenks displazisi olan hastalar için yönetim ve takip stratejisi belirlemektir. Displazi genel olarak larenks hastalıklarının önemli ve yeterince fikir birliği oluşmamış konularındandır. Displazi hastalarının histopatolojik görüntüleriyle klinik seyirleri arasında ilişki kurabilmek için önemli çabalar gösterilmektedir. Bu çalışmada WHO'nun tanımladığı displazi sistemine göre histopatolojik olarak sınıflandırılmış hastaların klinik takipleri ve locoregional kontrol oranları istatistiksel olarak karşılaştırıldı ve hastaların invaziv karsinoma dönüşme oranları saptandı. Ayrıca hastalara uygulanan tedavi yöntemlerinin etkinliği araştırılarak litaratürdeki alternatif tedavi şekilleri eşliğinde tartışıldı. YÖNTEM Çalışma grubu 2008 ile 2014 yılları arasında Sakarya Üniversitesi Eğitim Araştırma Hastanesi'nde opere edilen ve histopatolojik olarak displazi tanısı konulan 59 hastanın retrospektif olarak araştırılması sonucu oluşturulmuştur. Hastaların operasyon tarihleri, patolojik raporları ve laringoskopik kayıtları taranarak displazi durumları, takip süreleri ve yapılan operasyon yöntemi belirlendi. Hastalarda invaziv karsinoma dönüşüm olduysa bunun tamzamanı kaydedildi ve buna göre Kaplan Meier survive eğrisi çizildi. 59 hastanın 9'unda invaziv karsinom geliştiği gözlendi. 25 hafif displazi hastasının 2'inde, 16 şiddetli displazi hastasının 3'ünde ve 5 CIS(carsinoma in situ) hastasının 4 'ünde invaziv karsinom geliştiği gözlendi.Tanısı hiperplastik larenks lezyonu(parakeratoz, akantoz,hiperkeratoz) olan 13 hastanın hiç birinde invazif karsinom gelişimi gözlenmedi. Hafif displazi hastalarında 18,5 ayda, şiddetli displazi hastalarında ortalama 12 ayda, CIS hastalarında ortalama 6,7 ayda invaziv karsinom geliştiği görüldü. Hastaların operasyon yöntemlerine bakıldığında 38 hastaya parsiyel stribing ve takip, 21 hastaya total stribing ve takip yapıldığı görüldü. Takip sonuçlarına baktığımızda 38 parsiyel stribing hastasının 12 tekrar biopsi gerektirecek lezyon bulunurken bu sayı 21total stribing hastasında 13 idi. Yapılan tekrar biopsilerde 9 invaziv karsinom gelişen hastanın 7 tanesi daha önce parsiyel stribing biopsi hastaları iken bu sayı total stribing yapılan hastalarda sadece iki di. SONUÇLAR Karsinoma in situ hastalarının invaziv karsinoma dönüşüm bakımından diğer displazi hastalarına göre çok daha agresif olduğunu gözlemledik. Ayrıca şiddetli displazi hastalarınında hafif displazi hastalarına göre malign dönüşüm oranı anlamlı olarak yüksek değildi. Ve 3 grup arasında invaziv karsinoma dönüşüm zamanları arasında anlamlı fark vardı. Biopsi yöntemlerine baktığımızda parsiyel stribing ile biopsi yapılan hastaların tekrar biopsilerinde invaziv karsinom oranın yüksek olduğu görüldü.
INTRODUCTION The aim of this study is to identify the management and follow-up strategies for the patients with larynx dysplasia. Generally, dysplasia is one of the important subjects that has not reached a consensus enough for the larynx illnesses. Important efforts have been made to associate with dysplasia patients' histopathologic image and clinical course. In this study, the clinical courses of the patients classified histopathologically according to WHO's dysplasia system and locoregional control ratios were compared statistically and patients' invasive carcinoma progression ratio was identified. Moreover, the efficiency of treatment methods applied to the patients were investigated and discussed by taking the alternative treatment methods in the literature into consideration. METHOD The study group is composed of 59 dysplasia patients histopathlogically diagnosed retrospective research results and operated between 2008 and 2014 in SEAH. The patients' dysplasia status, follow-up time ande applied operation method were identified by scanning operation dates, pathologic reports and laryngoscopic records. When the progression of invasive carcinoma in patients was identified, its exact time was recorded and accordingly Kaplan Meier survival curve was drawed. RESULTS In 9 of 59 patients, invasive carcinoma progression observed. In 2 of 25 mild dysplasia patients, in 3 of 16 severe dysplasia patients and in 4 of 5 CIS patients, the progression of invasive carcinoma was observed. In mild dysplasia patients 18,5 months, in severe dysplasia patients mean 12months, in CIS patients mean 6,7 months, the progression of invasive carcinoma was seen. In none of the 13 patients with hyperplastic larynx lesions (parakeratosis, acantosiz,hyperceratosis), the development of invasive carsinoma was observed.Considering patients' operation methods, partial stribingand follow-up to 38 patients, total stribing and follow-up to 21 patients were performed. Considering the follow-up results, 12 of 36 partial stribing patients had lesions requiring rebiopsy but this number was 13 in 26 total stribing patients. While 9 of 11 patients progressed invasive carcinoma were partial stribing biopsy patients before, this number was only 2 in patients applied stribing. CONCLUSİONS We observed that the progression of invasive carcinoma in CIS patients was highly aggressive when compared to other dysplasia patients. In addition, the malign progression ratio in severe dysplasia patients was no significantly high when compared to mild dysplasia patients. However, there was significiant difference between 3 groups with regard to invasive carcinoma progression time. When we viewed the biopsy methods, we realized that the invasive carcinoma ratio significantly high in rebiopsy of the patients made partial biopsy. When we compared with literature, we observed that the ratio of invasive carcinoma development was smilar to our study, but the time of invasive carsinoma development was shorter than literature