DAYANAK VE AMAÇ: suPAR (Soluble Uriokinase-type Plasminogen Activator Receptor), FSGS, nefrotik sendrom, proteinüri gibi glomerüler patolojilerden sepsis, kardiyovasküler hastalık, KBY ve otoimmün hastalıklara kadar pek çok inflamatuar süreçte yükseldiği bildirilen önemli bir proteindir. suPAR'ın podosit üzerindeki β3 integrine bağlanarak onu aktive ettiği ve bunun da podosit morfolojisini ve fonksiyonunu bozduğu ileri sürülmüştür. Özellikle de podosit hasarında yükseldiği tahmin edilen bu yeni belirtecin tam olarak hangi hastalıklar/durumlarda ne kadar yükseldiğinde anlamlı bir sonuç ifade ettiği konusunda henüz fikirbirliği oluşmamıştır. Çalışmamızda glomerulonefrit hastalarında suPAR seviyelerinin, tedaviye yanıt veren ile tedaviye yanıt vermeyen hastalar arasında anlamlı bir belirteç olup olmadığını belirlemeyi amaçladık. GEREÇ VE YÖNTEM: Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi nefroloji kliniği, glomerülonefrit polikliniğinde takipli, böbrek biyopsisi yapılan ve glomerüler patolojisi saptanan 117 glomerulonefrit tanılı hastadan ve 54 herhangi bir kronik hastalığı olmayan sağlıklı bireyden (kontrol grubu) kan alındı. Santrifüj edildikten sonra serumları ayrılan kanlar çalışılana dek eksi 80 dolabında bekletildi. BAP kapsamında temin edilen kitlerle sayısı tamamlanan hasta ve kontrol grubunun kanları hastanemiz laboratuarında çalışıldı ve suPAR sonuçları elde edildi. Hastaların demografik özellikleriyle birlikte klinik ve laboratuvar verileri kaydedildi. Glomerunefrit poliklinik hasta dosyalarından ve kontrol grubu laboratuar sonuçlarından elde edilen veriler NCSS (Number Cruncher Statistical System, 2007, Kaysville, Utah, USA) programında değerlendirildi. BULGULAR: 117 kişilik hasta grubumuzun %56,4'ü erkek cinsiyette olup ortalama yaş 49,6 ve ortalama izlem süresi 32,2 ay olarak saptandı. Ortalama proteinüri 3,17±2,63 gr/gün, ortalama e-GFR 69,91±35,58 ml/dk/1.73m 2 idi. En sık saptanan primer hastalık FSGS olurken bunu ikinci sırada Ig A nefropati, üçüncü sırada ise MPGN takip etti. Hasta grubunda suPAR seviyeleri kontrol grubuna göre yüksek bulunurken (p=0,001;p<0,01), tedaviye yanıt verme durumu (p=0,057;p>0,05) ve hastalığın şiddeti (p=0,605;p>0,05) ile suPAR seviyeleri arasında anlamlı bir ilişki 13 saptanamamıştır. Bunun yanı sıra BMI ile suPAR seviyeleri arasında da anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p=0,251;p>0,05). Tüm hastalar değerlendirildiğinde hematüri varlığının tedaviye istatistiksel olarak anlamlı bir ölçüde yanıt verdiği görülürken (p=0,02;p<0,05), dirençli hasta grubu (immünsüpresif tedavi alan 54 hasta, hasta grubunun %46'sı) değerlendirildiğinde hematüri varlığının tedaviye yanıtı görülememektedir (p=0,128;p>0,05). Hasta grubunun ortalama BMI değeri kontrol grubuna göre yüksek saptanmıştır (p=0,027;p<0,05).İmmünsüpresif tedavi alan hastalarda en sık kullanılan ajan prednizolon olmuştur (%96,2). SONUÇ: suPAR değerinin glomerülonefritli hastayı sağlıklı kişiden ayırt edebildiği ancak, suPAR seviyeleri ile hastalık şiddeti ve tedaviye yanıt arasından bir ilişki olmadığı çalışmamızda gösterilmiştir. Çalışmamızın sonucunda suPAR molekülü, glomerülonefritli hastaların takibinde ve tedaviye yanıtlarını değerlendirmede faydalı bir biyobelirteç olarak değerlendirilmemiştir. Yine de, suPAR seviyeleri ile tanı, takip ve tedavi süreçleri arasındaki ilişkinin netleştirilebilmesi için daha büyük hasta gruplarıyla daha çok çalışmanın yapılması gerekmektedir.
Background and Aims: suPAR (Soluble Urokinase-type Plasminogen Activator Receptor) is an important protein which is reported to increase in broad range of inflamattory processes from glomerular pathologies such as FSGS, nephrotic syndrome and proteinuria to sepsis, cardiovascular diseases, chronic renal failure and autoimmune diseases. It is speculated that suPAR deteriorates podocyte morphology and function by attaching and activating the β3 integrin on it. There is no consensus about at which concentrations and in which diseases its levels give significant results concerning this new biomarker predicted to increase especially in podocyte-damaging situations. We aimed to determine whether suPAR is a significant biomarker in glomerulonephritis for distinguishing patients with treatment reponse from patients without treatment reponse in our study. Materials and Methods: Blood samples were collected from 117 patients with biopsy- proven glomerulonephritis who have been following up in Sakarya University Education and Research Hospital, nephrology department, glomerulonephritis policlinic and 54 healthy individuals without a known chronic disease (control group). After centrifuge procedure, serums of blood samples were separated and stored in minus 80 freezer until analyze process. When targeted numbers of groups reached, blood samples were analyzed with kits financed by Scientific Research Project Coordinatorship of Sakarya University in the laboratory of our hospital and suPAR level results were recorded. Clinical and laboratory data were recorded along with demographical informations. Data collected from patient files of glomerulonephritis policlinic and lab results of control group were analyzed in NCSS (Number Cruncher Statistical System, 2007, Kaysville, Utah, USA) program. Results: For patient group consisting of 117 patients, 56,4% were male, mean age was 49,6 and mean follow up duration was 32,2 months. Mean proteinuria was 3,17±2,63 gr/day and mean eGFR was 69,91±35,58 ml/min/1.73m 2 . The most commonly 15 diagnosed glomerular disease was FSGS followed by Ig A nephropathy and MPGN respectively. While suPAR levels were higher in patient group than control group (p=0,001;p<0,01), significant relationship of suPAR levels were found neither with treatment reponse status (p=0,057;p>0,05) nor with severity of disease (p=0,605;p>0,05). Besides, there was also no significant relationship between suPAR levels and BMI (p=0,251;p>0,05). When data of all patients were analyzed, hematuria was observed to respond the treatment significantly (p=0,02;p<0,05), but when data of patients with treatment-resistence (54 patients undergoing immunosuppressive treament, 46% of the patient group) were analyzed, no treatment response of hematuria was observed (p=0,128;p>0,05). Mean BMI value of the patient group was higher than the control group (p=0,027;p<0,05). The most commonly used immunosuppressant agent among patients with treatment-resistence was prednisolone (%96,2). Conclusion: It has been shown that suPAR levels can distinguish a patient with glomerulonephritis from a healthy individual whereas relationship of suPAR levels exist neither with treatment reponse status nor with severity of disease in our study. As a result of our study, suPAR molecule was not evaluated as an 'useful biomarker' for assessing the treatment response and follow up of patients with glomerulonephritis. Nevertheless, more studies with larger patient groups must be done in order to clarify the relationship of suPAR levels with diagnosis, follow up and treatment processes.