XVI. yüzyıldan itibaren İran ham ipeği Avrupa tüccar ekonomilerinin tercih ettiği başlıca ürün haline geldi. Yükte hafif paha da ağır lüks bir materyaldi. Bu yüzyılların koşulları itibariyle ipek, günümüzde petrol ve benzeri ekonomik kaynaklar kadar önemliydi. XVII. yüzyılda Avrupa'nın İngiltere ve Hollanda gibi kıtalar arası ticaret yapan ülkeleri ve Levant ticaretinde etkili İtalyan ve Fransız tüccarları Hindistan, İran ve Doğu Akdeniz pazarlarında ham ipek satın alma yarışına girmişlerdi. Giderek artan talebin nedeni Avrupa'da hem sayıları hem de üretimleri giderek artan dokuma atölyeleriydi. Nitekim İran ipeğine olan bu talebe bağlı olarak Safevi devletinde üretim, organizasyon ve ticarette birtakım yenilikler gerçekleştirildi. Şah I. Abbas (1587- 1629) yeniliklerin öncüsü olarak ülkesinde ipek üretimi ve ticaretini teşvik etti. İpek üretim bölgelerini doğrudan kontrolü altına alarak buraları hassa eyaleti statüsüne getirdi. Kafkasya kökenli köylüleri dut ağacı ziraati ve ipek üretimi için buraya yerleştirdi. Köylülerin başına yönetimde istihdam ettiği gulamları getirdi. Tebaasına ipekli kumaş giymeyi dahi yasakladı. Bundaki amacı üretilen ipeğin tamamını dışarıya ihraç etmekti. İhracatın sorunsuz bir şekilde gerçekleştirilmesi için yollar yaptırdı ve yolların güvenliğini sağlamak amacıyla rahdâr adı verilen görevliler atadı. İpekten elde edilen vergi ve gelirleri düzenledi. Zekası ve kurnazlığı sayesinde yerleşik bir hayat yaşayan ve çoğunluğu tüccar olan Culfa şehrinin Ermeni halkını kendi tarafına çekti. Önde gelen tüccar ailelerini başkent İsfahan'a göç ettirerek onlara toprak bağışında bulundu. Safevi hükümdarının resmi tüccarı sıfatıyla Culfa Ermenilerinin dünya çapındaki bağlantılarından istifade etti. Bu süreçte Ermeni tüccarları İran ipeğinin başlıca pazarlayıcısı olarak Safevi hazinesine ve darphanelerine bol miktarda gümüş getirdiler. Kervan ticaretinde Avrupa'nın denizaşırı ticaret şirketlerinin karşı zorlu bir rakibi oldular. Deniz ticaretinde büyük gelişmelerin gerçekleştiği bu dönemde İngiliz ve Hollanda ticaret şirketleri Basra Körfezi ticaretini arttırmak ve tüm trafiği ellerine geçirmek için kervan ticaretinin yönünün Osmanlı topraklarını teğet geçecek şekilde İran'ın güney kıyılarına çevrilmesi konusunda çabalarda bulundular. Ancak Culfalı Ermeniler Şah I. Abbas'a ham ipek için yüksek fiyat vererek ticari trafiğin karadan, Osmanlı toprakları üzerinden ticaret yapmak için izin aldılar. Bu sırada hasmı olan Osmanlı Devleti'nin gümrük gelirlerinden pay almaması için ticari trafiğin denizden işlemesi daha çok işine gelen Safevi hükümdarı Ermenilerin ekstra vergi ve yüksek fiyat teklifine hayır diyemedi. Böylelikle İran'da üretilen ipeğin çoğunu satın alan Culfalı Ermeni tüccarları şahın izniyle rahatlıkla Osmanlı toprakları üzerinden ticaret yaparak Doğu Akdeniz limanlarına ipek taşıdılar. Ermeniler bu konuda üstünlüğü rakipleri İngilizlere en az bir yüzyıl daha kaptırmadılar. Yok olmak tehlikesiyle karşı karşıya kalan kervan ticaretini neredeyse bir asır daha canlı tuttular.
From XVIth century Persian raw silk became pre eminently preferential product among European tradesmen. As luxury material it was light and valuable. For these centuries silk was as important as nowadays petrol or similar economic sources. European powers like Great Britain and Holland which made intercontinental trade and Italian and French tradesmen who were quite efficient on Levant commerce were in a strong competition to buy raw silk at Indian, Persian and Levant markets in the XVIIth century. The main reason of increase in demand was increase in both productivity and number of textile factories in Europe. These new conditions resulted many innovations on production, organisation and commerce of the Safavid Dynasty. Abbas I (1587- 1629) as pioneer of innovations gave a countenance to silk production in his country. Particularly regions of silk production were turned to imperial lands status. Caucasian villagers were settled in these lands to grow up mulberry and produce of silk. Gullams who were employed for state affairs were made masters of these villagers. Wearing silk was prohibited to citizens in an effort save all production to export. For active trade new ways were built and safety measures were taken as appointing officials called rahdar. Taxes and incomes from silk were regulated. Thanks to his agility Abbas I won over Armenian people of Culfa city who lived a settled life and were tradesmen. Prior Armenian families were invited to capital and donated lands. He took advantages of connections of these Armenians titled as Safavid shah's official tradesmen. As being primal market men of Persian silk, these Armenians provided amply silver to Safavid treasury and royal mint. They became grim competitors of overseas commercial companies of Europe. In the century lived important innovations in sea commerce, Great Britain and Holland made effort to by-pass Ottoman lands and improve and take the control of silk trade via Persian Gulf. But the Armenians of Culfa offered higher price for silk to go on trade instead of sea via Ottoman territories and took special permission of the Shah. Abbas I, although he desires to divest his enemy Ottoman Sultan from this income could not refuse extra tax and high price proposals of Culfa Armenians. In this way as the biggest buyers of Persian silk, the Culfa Armenians easily transported their commodities to Levant ports. At least one more century the Armenians did not lose their superiority on this issue against their British competitors. They kept alive caravan trade almost a century more and it contributed to Ottoman and Persian economies.