Yaşama hakkı, insan hakları arasında özel ve ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Bu hakkı, diğer haklar için olduğu gibi, en etkin şekilde koruyan sistemi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi öngörmüştür. Diğer taraftan, AİHS'in, her ne kadar Ek 6 ve 13 No'lu Protokollerle ilga edilmiş olsa da, ölüm cezası dâhil olmak üzere yaşama hakkının dört istisnasına yer vermiş olması eleştirilebilecek bir husustur. Ancak, bu Sözleşme'nin İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonrasının, 1950 yılının bir ürünü olduğunu ve kendi döneminin anlayışına göre oldukça ileri olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Zaten daha sonra kabul edilen 14 adet Ek Protokolle Sözleşme sürekli güncellenmiştir. Dahası, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme metnini sürekli hakları genişletici bir anlayışla yorumlamıştır. Başka bir ifadeyle, yaşama hakkının istisnalarını dar (kısıtlayıcı) bir yoruma tabi tutarken, yaşama hakkının kendisini genişletici şekilde yorumlamıştır. İnsan hakları alanında son yıllarda yapılan önemli reformlara rağmen, Türkiye'nin insan hakları karnesinin ve bu karne içinde yaşama hakkı hanesinin "pekiyi" olduğunu söylemek mümkün değildir. Özetle, bu çalışma, "belli oranda mesafe alındığı kabul edilse de, yaşama hakkı ihlallerinin Türkiye açısından sorunlu alan olmaya devam ettiği" hipotezi üzerine kuruludur.Bu çalışmada, öncelikle, yaşama hakkının teorik çerçevesi ortaya konulduktan sonra AİHM kararları ışığında yaşama hakkı konusu ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Son bölümde ise, AİHM'in yaşama hakkıyla ilgili verdiği kararlar Türkiye özelinde değerlendirilmiş, Türkiye'nin sorunlu alanları tespit edilip, yeri geldiğinde, çözüm önerileri sunulmuştur.Çalışmanın sonucunda, yukarıda belirtilen hipotezin doğrulandığı kanaatine ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Yaşama Hakkı, Türkiye
The right to life has a private and privileged status among the human rights. The system which most effectively guarantees this right is provided under the European Convention on Human Rights, as for the other human rights. On the other hand, the fact that the ECHR provides four exceptions including the death penalty, even if it was abolished by the Additional Protocols no. 6 and 13, in respect of the right to life could be a matter of criticism. However, it should not be ruled out that this Convention has been a product of years just after the World War II and of 1950, and it is a very sophisticated one compared with the understanding of that era. As a matter of fact, the Convention has been continuously updated with the subsequently adopted 14 Additional Protocols. Moreover, the European Court of Human Rights has continuously interpreted the Convention in a way that would broaden the scope of the Convention. In other words, the Court has subjected the exceptions concerning the right to life to a narrow (restricted) interpretation but has interpreted the right to life, itself, in a broadening manner. Despite the considerable reforms recently made in the human rights field, it is not possible to say that the report card of Turkey concerning the human rights and score of the right to life therein is "excellent". In summary, the study is based on the hypothesis of "despite of certain progress, it is considered that the right of life violations continue to be problematic areas for Turkey". In this study, the theoretical framework of the right to life, in the first place, is set out and subsequently the right to life is comprehensively discussed in the light of the ECtHR's judgments. In the last part, the judgments rendered by the ECtHR concerning the right to life are assessed in respect of Turkey, and suggestions for solutions are provided, where appropriate, by determining the problematic fields of Turkey.As a result of the study, it was concluded that the above-mentioned hypothesis was confirmed. Keywords: The European Court of Human Rights, The European Convention on Human Rights, Right to Life, Turkey