?Egemen? olanın sınırlandırılması düşüncesini ifade eden anayasacılık, tarihi kökenleri itibariyle, Antik Dönem'e kadar götürülebilecek bazı düşüncelerden beslenmiş olsa da belirli araçları kullanarak bu sınırlandırma faaliyetini gerçekleştirmesi Modern Döneme özgüdür. Bu çerçevede, özellikle yazılı anayasanın ortaya çıkışı ile birlikte anayasanın üstünlüğünün sağlanması beraberinde anayasaya uygunluk denetiminin de gerçekleştirilmesini gündeme getirmiştir. Bu uygunluğu sağlamakta kullanılan en önemli araç ise anayasa yargısı olmuştur.Anayasa yargısı taşımış olduğu misyon itibariyle, demokrasi teorisiyle önemli sorunlar yaşamaktadır. Özellikle yasama organının ortaya koyduğu irade üzerinde etkide bulunabilme özelliği, bu sorunlu ilişkinin eksenini oluşturmaktadır. Hesap verme yükümlülüğü olmayan yargıçlardan oluşan yargısal bir organın, belli periyotlarla egemenliğin asıl sahibi olan halka hesap vermekle yükümlü parlamentonun gerçekleştridiği düzenlemeler üzerinde iptal etmeye varan yetkilerle donatılması demokratik meşruluk açısından önemli bir soruna işaret etmektedir.Anayasa yargısının evrensel boyutta yaşadığı bu meşruluk sorunu, farklı bir boyutuyla Türkiye'de anayasaya uygunluk denetimini gerçekleştirmekle görevlendirilen Anayasa Mahkemesi açısından da geçerlidir. Türkiye'deki tartışmanın ekseni, Mahkeme'nin kurumsal olarak var olup olmamasından öte, işlevine ilişkindir. Özellikle aldığı ideolojik kararlarla, demokrasinin önemli bir boyutunu oluşturan temel hak ve özgürlüklerin korunmasında eksiklikler sergilemektedir. Buna ilişkin literatürdeki çalışmalar sayıca oldukça sınırlı olmanın yanında, kapsamlı bir çerçeve çizmekten de uzaktır.Dolayısıyla tezin önemi burada ortaya çıkmaktadır: Türk Anayasa Mahkemesi, niçin temel hak ve özgürlüklerin korunması anlamında önemli eleştirilere maruz kalmakta ve ideolojik kararlar almakla eleştirilmektedir? Buradan hareket edilerek, Türk Anayasa Mahkemesi'nin ortaya çıkışı, siyasal seçkinleri merkeze alan Ran Hirschl'ün ?hegemonyanın korunması tezi? ve Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Türk siyasetinin önemli dinamiklerinden birisi olan merkez-çevre ikiliği (çatışması) çerçevesinde ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Özellikle 1961 ve 1982 Anayasaları'nın merkezi değerler sisteminin birer yansıması olan ?başlangıç? kısımlarını referans göstererek aldığı kararlar eleştirel söylem analizi yöntemiyle analiz edilmekte, bu şekilde hak temelli kararlardan ziyade, ideoloji temelli kararların meşruluk problemine yol açtığı ortaya konulmaktadır. Bu hipotezi desteklemek amacıyla (23. Dönem) TBMM üyelerinin Mahkeme'yi algılayışları anket yöntemi kullanılarak ölçülmektedir.
Although the history of constitutionalism as limiting supreme power can be traced back to the Ancient Time, the notion of employing certain means for this purpose is a modern phenomenon. Within this framework, with the emergence of written constitution a new point was put on the agenda, which was mainly related to the realization of constitutional review. Judicial review is the main means to carry out this conformity.Due to the inherent characteristics judicial review has had problems with democratic theory. The main reason for this problem is the possible influence of judicial review on the will of the parliament. The authority of a judicial body, which has no responsibility, on the decisions of the Parliament, which is the main holder of sovereignty, gives rise to problems concerning democratic legitimacy.This universal legitimacy problem repeats itself in Turkey with a different dimension in the example of Constitutional Court, which has the authority to conduct constitutional review.. The problem in the Turkish case surrounds on the function of the Review rather than on the institutional existence of the Court. With its ideological decisions, the constitutional Court raises causes concern as to the protection of fundamental rights and freedoms. Be as it may, literature dealing with this issue is not satisfying in terms of both the material produced and the depth of the analysis.In fact, this points to the importance of the present work: Why do the Constitutional Court receives criticism in the area of protecting fundamental rights and freedoms and of ideological nature of the decisions taken by it? The present work aims to understand the unique place of the constitutional Court in Turkey by employing conceptual tools Ran Hirschl?s ?thesis of protecting hegemony? and ?center-periphery dichotomy?, which was one of the crucial dynamic of the Turkish political life from Ottoman Empire to the Republic. By focusing on the decisions of the court which took those decisions by special reference to the Preamble of the 1961 and 1982 constitution, it will be argued that these decisions which are ideological based rather than rights based lead to legitimacy problems. Perception of constitutional court in representatives of Grand National Assembly is measured with the means of survey method in order to support the hypothesis.