Batı Avrupa ülkelerinin II. Dünya Savaşı sonrası dönemde sanayilerinde görülen olağanüstü ilerlemeyle birlikte yabancı işgücü ihtiyacı içine girmeleri neticesinde bu ülkelere işgücü gönderen ülkelerden biri de Türkiye olmuştur. Başlangıçta sınırlı bir süre için göç eden Türklerin birçoğu zaman içinde eşlerini ve çocuklarını da yanlarına alarak geri dönme planlarını ertelemişlerdir. Başlangıçta sâdece işçi sınıfına mensup olan Türklerin zaman içinde nüfus yapıları değişmiş ve sosyal hayatın muhtelif alanlarında kendilerini göstermeye başlamışlardır. Avrupa ülkelerine yerleşen Türklerin kendilerine yabancı bir sosyal yapı ile yüzleşmeleri neticesinde kültürler arası çifte aidiyet ve kimlik sorunu yaşamaları kaçınılmaz olmuştur. Bu araştırmanın temel amacı, Avrupa'da ve özel olarak Hollanda'da yaşayan Türklerin çifte aidiyet sorunu olarak kendini gösteren kimlik algılamalarını çok yönlü bir sosyo-kültürel analizle ortaya koymaktır.Araştırmada tarama (survey) yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın verileri nicel ve nitel araştırma teknikleri kullanılarak elde edilmiştir. Bilgi toplama aracı olarak anket, mülakat, gözlem ve kaynak taramasına başvurulmuştur. Araştırma, teorik ve uygulamalı çalışma olmak üzere iki safhadan oluşmuştur. Teorik bölümde; uluslar arası göç, uluslar arası göç kuramları, uluslar arası işgücü neticesinde ortaya çıkan çok etnikli ve çok kültürlü toplumlarda uygulanan sosyal bütünleşme modelleri, Avrupa'da yaşayan Türklerin yaşadıkları çift yönlü sosyalleşme süreci ve aidiyet algılamaları ve diyasporik bir topluluk olarak kimlik inşaları ve vatandaşlık durumları üzerinde durulmuş ve ayrıca Hollanda örneğinde Avrupa'ya Türk işgücü göçünün tarihi arka planı incelenmiştir.Araştırmanın uygulama safhasında 72 sorudan oluşan anket formu Hollanda'da yaşayan Türkler içinde farklı sosyal statülere mensup 532 kişiye uygulamıştır. Hollanda doğumlu Türklerin Türkiye doğumlu Türklere göre kimlik tanımlamalarında çifte aidiyet bağlarının daha güçlü olduğu, Hollandalılarla diyalog ve işbirliğine daha açık oldukları, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik tutum ve pratiklerinde çift yönlülüğün daha baskın olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanında çifte vatandaşlık statüsüne sahip Türklerin çift yönlü aidiyet bağlarının daha güçlü olduğu ve Hollandalılarla diyalog ve işbirliğine daha açık oldukları görülmektedir.
As a result of the extraordinary advances in the industrialization of the Western European countries after the Second World War, they found themselves in growing need of foreign labour power. One of the countries to respond to this need was Turkey. Although the immigrant Turks planned on a short term stay, in time, most of them sent for their wives and children, thus delaying their plans for return. Starting off as working class people, the Turks gradually became a more diverse structured population, and began to advance in various fields of social life. In meeting with a foreign social structure, the Turks were bound to encounter intercultural double belonging-, and identity issues. The fundamental objective of this research is to display the identity perception, in the form of double belonging issues, of the Turkish people living in Europe, and specifically in Holland, in a multi facetted socio-cultural analysis.For the study, the survey method was used. The data for the study was obtained using quantitative and qualitative research techniques. Public polls, interviews, observation and source scanning were used to collect information. The study is composed of two parts, one part being theoretical, and the other part practical. In the theoretical part, emphasis is made on international immigration, international immigration institutions, social integration models used in multicultural societies resulting from international workforce sourcing, the double socialization process of the Turkish people living in Europe and their identity perceptions and the constituting of an identity as a diasporic community and their citizenship issues, as well as examining the historical background of the Turkish workforce immigration to Europe, using Holland as an example.In the practical part of the study, a public poll composed of 72 questions was applied to 532 Turkish people from various social statuses living in Holland. The results showed that, as opposed to Turkish people born in Turkey, Turkish people born in Holland had a stronger sense of double belonging in defining their identity, that they are more open to dialogue and cooperation with the Dutch people and that they in their socio-cultural and socio-economical attitudes and practices are more heavily influenced by their dual standpoint. In addition to this, the study shows that Turkish people in possession of a double citizenship have a stronger sense of double belonging and are more open to dialog and cooperation with the Dutch people.