Geleneksel yöneten-yönetilen ilişkisi anlayışında radikal bir değişime tekabül eden biyopolitika günümüz ulus-devletlerin politika yapma biçimi haline gelmiştir. Bilim ve teknolojide yaşanan gelişmeler de insanın kadim var oluşunu ve toplumsal düzeni tehdit etmekte, aynı zamanda devletin beden üzerindeki tahakkümünü tarihte hiç olmadığı kadar perçinlemektedir. Bilimsel gelişmelerin insan varoluşu ve yöneten-yönetilen ilişkilerinde ortaya çıkardığı etik ikilemler, teleolojik ve deontolojik etik gibi klasik kuramlarla çözülemeyecek kadar karmaşık olabilmektedir. Ayrıca Aydınlanmanın, aklın öncülüğündeki bilimsel ve teknolojik gelişmelerle vaat ettiği insanoğlunun nihai kurtuluşu gerçekleşmediği gibi iki dünya savaşı, nükleer bombanın kullanılması, etnik soykırımlar ve çevre tahribatı akla ve bilime olan güveni travmatik bir şekilde sarsmıştır. Akıl karşısındaki bu travma, etik kuramların her türlü bilimsel ve teknolojik gelişmeye eleştirel bakmasını doğurmakta, hatta daha önce vuku bulan tarihsel felaketlerin bir daha yaşanmaması adına bilimin, biyopolitikalar aracılığıyla sınırlandırılması, gerekirse engellemesi düşüncesi kuramlara hakim olmaktadır. Bu çalışma, Batı tarihinden kaynaklı olarak bilim ile etik ve yöneten-yönetilen arasında yaşanan bu gerilimin giderilmesine yönelik alternatif biyoetik ve biyopolitik yaklaşımların imkânını sorgulamaktadır. Alternatif biyopolitikaların art alanını oluşturabilecek yeni bir biyoetik yaklaşımın meydana çıkarılabilmesi amacıyla öncelikle Batı ve İslam düşünce tarihi içerisinde yöneten-yönetilen ilişkileri, birey-toplum-devlet bağlamında hukuk yapım süreçlerinin dönüşümü ve bu dönüşüme ahlakın/etiğin etkisi sorun odaklı bir tarih okuması üzerinden analiz edilmiştir. Batı tarihinde yaşanmış travmalar sebebiyle bilim ve etik, dolayısıyla yöneten-yönetilen arasında statik hale gelen gerilimin çözülmesini sağlayacak yeni bir etik/biyoetik anlayışın nüvesini İslam düşünce dünyasının barındırdığından yola çıkan bu çalışma, yerel tefekkür yardımıyla evrensel etiğe katkı sunacak "embriyonun aşamalı potansiyelliği", "vesile" ve "nasip" kavramlaştırmaları ve yeni bir "sorumluluk etiği" anlayışından oluşan alternatif biyoetik ve biyopolitik yaklaşımlar önermektedir. Çalışmada ayrıca, klasik etik ve pratik etiğin de inceleme konusu olan insan doğası, insan onuru ve hakları, insan olma ile kişi olma ayrımı, yaşamın başlangıcı ve sonlanması gibi temel etik meselelere yerel tefekkür üzerinden alternatif yaklaşımlar sunulmaktadır.
Biopolitics, which corresponds to a radical change in the understanding of the relationship between the traditional ruler and the ruled, has become the form of policy making in today's nation-states. The developments in science and technology threaten the classical existence of man and the social order, and at the same time these developments strengthen the state's dominion over the body as never before. The ethical dilemmas arising from scientific developments about human existence and the relationship between rulers and ruled may be too complex to be solved by classical theories such as teleological and deontological ethics. In addition, scientific and technological advances promised by the Enlightenment and guided by reason did not lead to the ultimate salvation of humanity, and the two world wars, the use of atomic bombs, the ethnic genocides and the destruction of the environment traumatized confidence in reason and science to an unimaginable degree. This trauma about the Enlightenment reason leads ethical theories to adopt a suspicious and critical approach to all kinds of scientific and technological developments, and even the idea of limiting and, if necessary, inhibiting science through biopolitics dominates ethical theories in order to avoid the historical catastrophes to reoccur. This study questions the possibility of alternative bioethical and biopolitical solutions for overcoming this tension between science and ethics and between rulers and ruled stemming from the basic assumptions of the Western reason and science. In order to construct a new bioethical approach that can form the background of alternative biopolitics, the relations between the rulers and the ruled, the transformation of legislative processes in the context of the person-society-state, and the impact of morality/ethics on this transformation in the history of Western and Islamic thought were analyzed through problem-oriented reading of history. This study assumes that the Islamic world of thought contains the core of a new ethical-bioethical understanding that, can solve stagnant tensions between science and ethics, ruler and ruled created by the traumas experienced in the Western civilization/society. The study proposes alternative bioethical and biopolitical approaches based on the concepts of the "gradual potentiality of the embryo", "wasilah/means" and "fortune/ foreordination", as well as a new understanding of the concept of "ethics of responsibility", which will contribute to a universal ethic through local contemplation. In addition, this study presents alternative approaches to fundamental ethical questions such as human nature, human dignity and human rights, the distinction between man and person, the beginning and end of life, which are also fundamental themes of classical and practical ethics, through local contemplation.