Mükelleflerin yaptıkları fiillerin karşılıklarında bir ceza ya da mükafaat terettüp etmesinin yanında bunlardan herhangi birinin konusu olmayan durumlar da bulunur. Fiil serbestisi anlamına gelen bu durumlar fıkıhta mubâh/ibâha gibi kavramlarla ifade edilir. Bir fiilin serbesti alanında olup olmadığı doğrudan o fiili konu edinen nassın bunu bildirmesi ile olabileceği gibi o fiilin ibâha bildiren genel nitelikli nasların kapsamında değerlendirilmesi ile de olabilir. Bizzat naslar tarafından konu edilip mubâhlığı bildirilen meseleler üzerinde fehim içtihadı dışında bir içtihatta bulunulmaz. Fakat meydana gelen meselelerin çözümünde doğrudan ibâha bildiren umum nitelikli nasların kullanılması diğer hükümlerin iptaline yol açabilir. Herhangi bir hükmün iptal edilmediğinden emin olunabilmesi için umum nitelikli nasların ancak içtihat faaliyeti sonrasında devreye sokulması gerekir. Çalışma konumuz olan ibâha-i asliyye prensibi bu özellikteki naslara istinad ettiğinden başvurulacak deliller sıralamasında en son sırada yer alır. Görüldüğü üzere aslî ibâha prensibinin hangi aşamada kullanılacağı oldukça önemlidir. Bu çalışmada ibâha-i asliyye/şer'iyye prensibi, prensibi sıkça kullandığı düşünülen Hanbelî mezhebi çerçevesinde ele alınmaktadır. Fakat meselenin tarihsel arka planı ve kelâmî önkabullerle irtibatına dair elde edilen bulgular kanaatimizce çalışmayı farklı kılan unsurlar arasındadır. Çalışmanın genel olarak; şer'î hüküm tanımı, Hanbelîlik hakkındaki kimi yaygın kanaatlerin tashihi, ibâha-i asliyye prensibinin Hanbelîliğin karakteristiği olup olmadığı yönündeki yanlış algının izalesi hususlarında fıkıh alanına katkı sağlayacağını düşünüyoruz.
Beside the fact that a punishment or a reward follows the deeds of obligants, there are some other situations in which deeds are not subject to any of these decrees. These situations that amounts to freedom of act are phrased in fiqh by terms like mubah/ibaha. Whether an act is in the field of freedom or not, it can be determined directly by decleration of legal text regarding the deed in question and by considering that deeds within the scope of legal texts which have generality and state permissibility. In regard to the matters that legal texts directly mentioned them and declerated their permissibility, there is no need to putting practice for reasoning (ictihad) apart from the reasoning of understanding. But the direct use of legal texts which have generality and state permissibility can lead to cancellation of other decrees. In order to be sure about noncancellation of any decree, the legal texts with generality should be put in place only after legal reasoning operations. Our subject of research, namely, The principle of "Presumption of Continuity of Permissibility", ranks as the last one in the hierarchy of sources because it hinges upon texts which have this feature. As it is seen, the question of "In what stage we should appeal to the principle of ibaha asliyya?" is very important. In this research, the principle of ibaha asliyya is discussed within the frame of Hanbali School which is thought to be using this principle frequently. But our findings about problem's historical background and its relation to the assumptions of theology are among the distinctive characteristics of this study. We think this study in general will make a contribution to the field of fiqh in terms of definition of the legal judgement (hukm), correction of general opinions about the Hanbali School and removing the some common misconception about whether the principle of presumption of permissibility is a characteristic of Hanbali School or not.