Aydınlanma dönemi, felsefe tarihinin önemli evrelerinden biridir. Bu dönemde filozoflar, geçmiş çağların felsefi mirasını yeniden yorumlamışlar ve insanlığın geleceğine dair çözümler sunmuşlardır. Uzun yıllar süren savaşların ardından bitap düşen Avrupa, bu durumdan kendine çıkar yol aramaya başlamıştır. "Eğitimli birey, eğitimli toplum" fikriyle özetlenecek Aydınlanma düşüncesi, pek çok alanda çığır açıcı düşünür ve düşünce eseri yetiştirmiştir. Din ve felsefe, hiç kuşkusuz bu alanların en başta gelenleridir. Düşünürler, insan soyunun en kadim iki meselesini, kimi zaman ayrıştırıcı, kimi zaman birleştirici bir üslupla yeniden yorumlamışlardır. Alman Aydınlanma düşüncesi ise, özellikle din ve felsefenin bütünleyici bir bakış açısıyla etüt edilmesi üzerine kuruludur. Bu minvalde Alman düşünür Immanuel Kant'ın (1724-1804) fikirleri, hala güncelliğini korumaktadır. Die Religion innerhalb der Grenzen der bloßen Vernunft-Salt Aklın Sınırları İçinde Din (1793) adlı eseri, filozofun yaşamının son dönemlerinde kaleme aldığı bir eser olmakla birlikte, daha önceki eserlerinde yer vermediği bazı önemli hususları tartışmaya açmaktadır. İnsan doğasındaki radikal kötülük başta olmak üzere, filozof, pek çok dini meseleyi, ilk kez bu eserinde ele almaktadır. Filozof, akıl dini ile vahiy dinini buluşturmaktan ziyade bu ikisini terkip ederek aşan üçüncü bir yol arayışındadır. Böylelikle uzun yıllar din savaşları ile ezilen insan soyuna, onu sulha kavuşturacağı ümit edilen bir çıkar yol sunulur. Çünkü düşünür bu iki din yorumu arasında taraf tutmak yoluyla, onulmaz ihtilafın çözülemeyeceğinin bilincindedir. Bu bilgilerden hareketle eserin, din felsefesinin kurucu eserleri arasında olduğu söylenebilir. Çalışma içerisinde, eser bütünleyici ve eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirilmiş ve yeni sonuç önerileri geliştirilmiştir. Fenomenolojik aşma adını verdiğimiz yöntemle, dinlerdeki tecdit ve ihya hareketlerine kılavuz olunabileceği öne sürülmüştür. Bu noktada nihai sonuç olarak, dinlerdeki etik özün, tüm tecdit ve ihya teşebbüslerine murakıb olacağını var sayıyoruz. Anahtar Kelimeler: Kant, Aydınlanma, Akıl, Vahiy, Dini Fenomenoloji.
The age of enlightenment is one important stage of history of philosophy. In this age, philosophers have reinterpreted the philosophical heritage of ancient ages and provided solutions about the future of humanity. Europe, gotten exhausted after the long-lasting wars, has begun trying to find a solution. The idea of enlightenment, summarized as this thought: educated person, educated society, have produced innovative thinker and intellectual work in several fields. Religion and philosophy are definitely the leading fields. Thinkers reinterpreted the two most ancient matters of humanity with sometimes separating, sometimes connecting language. However, the idea of German enlightenment is constructed on investigation of especially religion and philosophy with a supplemental perspective. In this manner, the German philosopher Immanuel Kant's ideas continue to be relevant. His work, called Religion within the Limits of Reason Alone (1793), not only was written in the philosopher's twilight years, but also brought forward some important matters not mentioned in former works. In this work, the philosopher approached to plenty of religious matters for the first time, particularly radical evil on human nature. The philosopher was in a search of a third way by composing religion of reason and revelation and going beyond, instead of bringing them together. Hereby, an egress, hoped for transmitting them to peace, to humanity persecuted by long-lasting religious wars is initiated. Because the philosopher was conscious of this incurable dispute cannot be solved by taking a side from those two religious expositions. Considering these facts, it can be said that this work is one of the constituent works of philosophy of religion. In this study, that work is assessed with a complemental and critical point of view, and also brought forward some suggestions of conclusion. It is moot that with this method, which we called phenomenological sublation, it can be guided to renewal and revival movements. In this point, we assume as a definite conclusion that the ethical core of religions is an observer to all renewal and revival approaches.