Şimdiki zamanı anlamlandırma ve geleceğe dair kurgu yapma noktasında zihinsel ve fizyolojik bir takım süreçleri harekete geçirerek geçmiş zaman yaşantılarıyla bellekte kodlanmış olan bilgileri geri getirme eylemi, genel hatlarıyla "hatırlama" olarak tanımlanır. İnsanoğlunun temel bireysel özelliklerinden olan ve edinilen bilgilerin algılanma, kodlanarak kaydedilme ve tekrar geri getirilmesini sağlayan "hafıza" yetisi, kolektif olarak da sahip olunan ve bireysel süreçlerle benzer şekillerde işleyen bir yapıya sahip olduğu kabul edilen "toplumsal bellek" kavramıyla ifade edilir. Toplumsal bellekteki bilgi ve kültür kodlarının aktarılması tarihsel süreçte farklı araçlar vasıtasıyla gerçekleştirilmiş, başlangıçta sözlü kültürün etkin olduğu bu eylem, zamanla yerini yazılı kültürün egemenliğine teslim etmiştir. Tarih boyunca yaşanan tüm diğer dönüşümler ve kırılmalar gibi toplumsal bellekte de çeşitli sosyolojik süreçler ve travmatik olayların etkisiyle bir takım kayıplar ve unutuluşlar gerçekleşmiştir. Şimdiki zamandan geçmişe bakıldığında toplumsal bellekteki boşluklar ve kolektif hatırlamalardaki farklılıkların öncelikle travmatik bir takım olaylardan kaynaklandığını söylemek mümkündür. Toplumsal bellekteki muhtemel kayıpların mümkün olduğunca giderilerek kolektif hatırlamaların asgari ortak bir zemine taşınabilmesi toplumsal barış ve bu barış zemininde kurgulanacak ortak bir gelecek ideali için elzem olduğu aşikârdır. Bu noktada toplumsal belleğin kuşaklar arası senkronizasyonunun, özne bilgi olduğunda başka, kültürün diğer unsurları olduğunda başka araçlar sayesinde gerçekleştirilmiş olduğu şeklindeki temel prensip unutulmamalıdır. Zira özellikle Erken Cumhuriyet dönemine dair sosyolojik analizlerde bu temel prensibi görmezden gelen ya da ıskalayan genellemeci yaklaşımlar söz konusu olmuştur. Bu bağlamda, toplumsal bellek senkronizasyonunu yazıya indirgeyen bir bakışla Erken Cumhuriyet dönemi kültür inkılaplarına bakıldığında Harf inkılabı, toplumsal belleğin kaybı konusunda öne çıkan kırılma noktalarının başında gelir. Toplumsal belleğin sadece yazı ve yazıyla kayda geçirilmiş kelimelerden ibaret olmadığı, tıpkı bireylerdeki gibi toplumların da birer bilişsel ve alışkanlık belleği taşıdığı düşünüldüğünde Erken Cumhuriyet dönemi kültür inkılaplarının hedef aldığı tüm kurum ve kavramların "toplumsal bellek kaybı" bağlamında yeniden ele alınması döneme dair bir katarsisi de mümkün kılacaktır. Yazı, dil ve din gibi kültürel kodları doğrudan etkileyen konularda farklı çağlarda gerçekleştirilen değişim ve dönüşüm deneyimlerine sahip olan bir medeniyetin mirasçısı olan Türkiye'nin toplumsal hafızasındaki benzer deneyimleri kültürel bir zenginlik kaynağı ve başarılı birer deneyim olarak takdim edilirken, özellikle Erken Cumhuriyet Dönemi Harf inkılabının -tek başına- bir "kopuş" , "yitiriliş" ve "travma" sebebi olması bu çalışmanın esas sorunsalıdır.
The act of retrieving the information encoded in memory in form of past experiences by employing various physical and physiological processes in making sense of the present and envisioning the future, is roughly defined as "remembering". The primary individualistic quality of man, the faculty of "memory" that enables perception, encoded recording and retrieval of information is also possessed by communities, and the term "collective memory" is used to express this phenomenon postulated as a mechanism and structure similar to human memory. Information and cultural codes in the collective memory were transferred through various media in the history, and initially dominated by oral culture, it was surrendered to the hegemony of written culture in time. As is the case for all the other transformations and turning points in the historical process, some losses and forgetting occurred also in collective memory due to sociological processes and traumatic events. In retrospect, it is possible to say that the gaps in the collective memory and differences in collective recollections are primarily an outcome of various traumatic events. Apparently it is necessary to prevent the possible losses which may occur in collective memory as much as possible and to bring these collective memories on a common ground for societal peace and a shared ideal of the future based on peace. Here it must be remembered that as the basic principle, the intergenerational synchronization of collective memory is enabled by different instruments depending on whether the object is information or another cultural element. Especially in the Early Republic era, sociological analyses with generalizing tendencies took hold as this principle was ignored or overlooked. In this context, with a view of Early Republic era reformations reducing collective memory synchronization to writing, Alphabet reform stands out as a turning point in the loss of collective memory. Considering that collective memory does not solely consist of writing or words recorded in written form, and that the society possesses cognitive and habitual memory as much as individuals; reconsideration of institutions and concepts targeted by Early Republic era reformations under the context of collective memory loss will lead to a catharsis of the period. Experiences in the collective memory of Turkey as the legacy of a civilization with experiences from different ages involving shifts and transformations in concepts such as writing, language and religion affecting cultural codes, had been presented as a source of wealth and a successful experience; while Early Republic era by and of itself became a cause for "detachment", "loss" and "trauma". This is the main question of this study.