Antihistaminiklerin canlı gelişimi üzerine etkileri uzun zamandır mercek altına alınan bir konudur. Loratadin (Etil-4-(8-kloro-5,6-dihidro-11H-benzo[5,6]siklohepta [1,2b] piridin-11-ylidene)-1-piperidinkarboksilat) 2. kuşak antihistaminik ilaç etken maddelerindendir ve günümüzde alerjik cilt hastalıkları, özellikle atopik ekzema, akut nezlesi, kurdeşen, göz alerjisi, saman nezlesi gibi alerjik hastalıkların tedavisinde sıklıkla kullanılmaktadır İnsan başta olmak üzere genel anlamda da canlıların maruz kaldığı etkenlerin canlılar üzerine herhangi bir etkisinin olup olmadığının anlaşılmasında çeşitli araştırma yöntemleri kullanılır. Burada genel olarak maruziyet şekli dikkate alınarak bu yöntemler belirlenir. Ancak seçilen hücre hatları ya da model organizma türüne göre de farklı yöntemler kullanılabilir. Canlı vücuduna farklı şekilde nüfuz edebilen maddeler için, nüfuz etme şeklinden farklı olarak beslenme şeklinde de uygulamalar yapılabilir. Yapılan çalışmalarda, bu maddelerin organizmanın gelişim evrelerine etkisinin olup olmadığı da araştırma konularındandır. Aynı zamanda uzun süreli maruz kalınan etkenlerle çalışılırken kronik uygulamalar da yapılır. Diğer yandan, çalışmalarla bu maddelerin nesiller boyu etkilerinin olup olmadığı da araştırma konularındandır. Yapılan bu araştırmada da, kullanımı ile insan vücuduna nüfuz eden, kişiye bağlı olarak uzun süreli kullanımı söz konusu olan, antihistaminik ilaç etken maddesi loratadinin Drosophila melanogaster'in besin ortamı vasıtasıyla maruziyeti sağlanarak F1 ve F2 nesillerinde gelişim süreçleri ve davranışları üzerine etkisinin olup olmadığı araştırılması amaçlanmıştır. Drosophila melanogaster için 250 mL cam şişelerde besi yerleri hazırlandı. Ergin bireylerin toplanması için kültür şişelerinde çaprazlamalar yapıldı ve deney için kullanılacak olan stoklar oluşturuldu. Oluşturulan stok Drosophila melanogaster'ler ayrı kültür şişelerinde muhafaza edildi. Loratadin etken maddesinin eşik değerinin belirlenmesi için Dünya Sağlık Örgütü'nün sivrisinekler için önerdiği metod uygulanmıştır. Bunun için, 50 mL standart besiyeri içine farklı konsantrasyonlarda hazırlanan etken maddeden 1 mL ilave edilmiştir. 24 saat bekledikten sonra ölen ve canlı kalan birey sayıları not edilmiş ve ölüm yüzdeleri hesaplanmıştır. Bu işlemlerden sonra, deneyde kullanacak dozlar 25, 50 ve 100 µg/mL olarak belirlenmştir. Deney düzenekleri, 4,5 gram kuru Drosophila hazır besiyerine, belirlenen konsantrasyonlar olacak şekilde hazırlanan 9 mL Loratadin (LOR) etken madde eklenerek oluşturulmuştur. Etken maddenin metamorfoz süresine etkisini gözlemlemek için 20 dişi ve 20 erkek çaprazlanarak yumurta, larva, pupa ve ergin sineklerin ilk olarak ortaya çıktıkları gün kaydedilmiştir. F1 nesline ait metamorfoz süreleri kontrol ve deney grupları arasında karşılaştırılmıştır. F1 neslinden elde edilen ergin bireyler ise etken madde içermeyen besiyerlerine aktarılarak F2 nesli elde edilmiş ve gözlemler F2 neslinde de kaydedilmiştir. Diğer yandan larvalara madde uygulaması yapılması için erkek ve dişi bireyler çaprazlanarak aynı yaşta larvalar elde edilmiştir. Gelişen aynı evredeki larvalara test maddesi uygulanarak pupalaşmayan larva, ergin hale geçemeyen pupa ve gelişimini tamamlamayan bireyler sayılıp not edilmiştir. Ergin bireylerin stereo mikroskop altında fenotipleri incelenerek not edilmiş ve şişeden uzaklaştırılmıştır. Larva hareketinin ölçümü için %2'lik agarla kaplanmış petriler kullanılmıştır. Petrinin ortasına konulan bir adet larvanın bir dakika süresince kat ettiği mesafe milimetrik kağıt ile ölçülmüştür. Her konsantrasyonda 30 larva hareketine bakılmıştır. Test maddesinin negatif jeotaksis üzerine etkisine bakmak için dikey boş bir cam şişeye 20 sinek aktarılmıştır. Şişe, kağıt destesinin üzerine vurularak sineklerin şişenin tabanına inmesi sağlanmıştır. Daha sonra 10 saniyede 10 cm yüksekliği geçen bireyler kaydedilmiştir. Pupa pozisyon ölçümü üzerine etkisi için ise larvaların besin yüzeyinden pupa bölgesine kadar kat ettiği mesafe ölçülmüştür. Bunların yanında, ergin sineklerin, stereo mikroskop altında, morfolojileri incelenmiş ve gözlenen anomaliler F1 ve F2 nesli için not edilmiştir. Bu çalışmada ayrıca, loratadin etken maddesinin eşey oranına etkisi de incelenmiştir. LOR içeren besiyerlerinde gelişen sineklerde çeşitli morfolojik anormallikler gözlenmiştir. Bunlar kıvrık kanatlılık, püskül kanatlılık, mızrak kanatlılık ile birlikte kanat körelmesi şeklindeki fenotipik bozukluklardır. F1 ve F2 nesli incelendiğinde 50 µg/mL ve 100 µg/mL dozlarında normal birey sayısında istatistiksel olarak anlamlı azalma bulunmuştur. Larvadan pupaya geçiş oranları incelendiğinde kontrol grubu ve 25 µg/mL doz uygulanan larvaların %100'ünün pupa oluşturabildiği, 50 µg/mL uygulanan larvaların %94'ünün pupa oluşturabildiği, 100 µg/mL doz uygulanan larvaların ise %86'sının pupa oluşturabildiği gözlemlenmiştir. 50 µg/mL ve 100 µg/mL doz uygulanan larvaların diğer gruplara göre pupa başarısının azaldığı gözlemlense de, bu azalma anlamlı bulunmamıştır. Pupadan ergine geçiş oranları incelendiğinde, kontrol grubuna kıyasla deney gruplarının ergin sayılarında azalma olduğu gözlemlenmiştir. Yine bu farklılık anlamlı bulunmamıştır. Larva hareketi ölçümü incelendiğinde 25 µg/mL ve 50 µg/mL dozlarında LOR uygulaması kontrol grubuna kıyasla larva hareketinde yavaşlama olsa da istatistiksel olarak anlamlı bir azalmaya neden olmamıştır. 100 µg/mL doz LOR uygulaması ise kontrol grubuna kıyasla anlamlı bir azalmaya neden olmuştur. Literatürde, farklı canlı gruplarında, antihistaminik ilaç etken maddelerinin davranış üzerine etkisinin olup olmadığının araştırıldığı birkaç davranışsal toksisite çalışması yer almaktadır. Bu çalışmalarda bizim araştırmamızdakilerden farklı sonuçlar elde edenler olduğu gibi benzer sonuçlar elde edenler de vardır. Yanai ve arkadaşları (1999), genç erkek gönüllülerde histamin H1 reseptör doluluğu ve antihistaminik uygulamasından sonra doksepin ( H1 antagonisti) incelenmiştir. Aynı zamanda H1 reseptörü nakavt edilmiş farelerin davranışları gözlemlenmiştir. Bu çalışma sonucunda farelerde antihistaminiklerin ciddi bir etki göstermediği ancak insanlarda birincil nesil antihistaminiklerin önerilen dozlarda alınmasından sonra bilişsel performansın bozulduğunu açıklamışlardır. Bizim çalışmamızda özellikle hareketlerdeki yavaşlama genotoksik etkinin yanında sedasyon etkiden dolayı da olabilir. Zhdanov ve arkadaşları (2023), birinci nesil antihistaminik ilaç olan kloropiramin ve ikincil nesil ilaç olan loratadin ve setirizinin yetişkin zebra balığı davranışı üzerine etkilerini incelemişlerdir. Üç ilaç da zebra balığı lokomotor aktivitesini önemli ölçüde değiştirmiş, kat edilen mesafeyi ve ortalama hızı arttığını belirtmişlerdir. Bizim çalışmamızda ise bu çalışmanın aksine LOR etken maddesi Drosophila melanogaster'in özellikle yüksek dozlarda kat edilen mesafeyi ve ortalama hızını azaltmıştır. MgO ile yapılan çalışmada bizim çalışmamızın sonuçlarına benzer şekilde magnezyum oksitin yüksek dozlarında (10 mM) larvaların daha çok besin yüzeyine yakın yerlerde pupa oluşturduklarını tespit etmişlerdir. Bu etkinin nedeni olarak magnezyum oksitin D. melanogaster enerji metabolizmasına negatif etkisi olduğunu açıklamışlardır. Bizim çalışmamızda da besin yüzeyine yakın yerlere pupa oluşturan larvaların enerji metabolizmasının yavaşlamasından dolayı olabilir. Loratadin etken maddesinin, uygulanan dozlar dikkate alındığında, belirli dozlarda (50 ve 100 µg/mL) Drosophila melanogaster'in gelişimini olumsuz yönde etkilediği gözlemlenmiştir. Sonuçlar incelendiğinde F1 neslinde metamorfoz sürecindeki gecikme 50 ve 100 µg/mL'lik dozlarda 3. instar, 2. evreden itibaren gözlenmeye başlarken 25 µg/mL dozda sadece ergin forma geçiş sürecinde gözlenmiştir. F2 neslinde ise sadece 50 ve 100 µg/mL'lik dozlarda ve ergin forma geçiş sürecinde değişiklik görülmektedir. Metamorfoz sürecindeki bu gecikmeler nedeniyle, LOR'in gelişimsel genler ya da bu genlerin işleyişi üzerindeki birtakım etkileri nedeni ile gelişimlerini olumsuz yönde etkilemiş olabileceği düşünülmektedir. F2 neslindeki etkinin F1 nesline göre daha az olmasının nedeni, deney sürecinde, LOR etken maddesine ebeveynlerin maruz kalması ve bu nedenle F1 neslinin bu etkene daha fazla muruz kalması, F2 neslinin doğrudan etken madde ile maruziyet yaşamaması gösterilebilir. Benzer bir yöntemle yapılan çalışmada asetil salisilik asit ve asetaldehitin Drosophila melanogaster'in F2 neslinde F1'e göre metamorfoz sürecinde gecikmenin daha az olduğunu açıklamışlardır. Bunun nedeni olarak asetilsalisilik asitin toksik etkisi F2 neslinde devam etmediğini belirtmişlerdir. Aynı zamanda sadece asetaldehit uygulanan bireylerin F2 neslinde de metamorfoz süresinin geciktiğini tespit etmişlerdir. Bu gecikmenin nedeni olarak asetaldahetin genlerin işleyişi üzerinde olumsuz etkiye neden olduğunu açıklamışlardır. Antidepresan ilaçlarla yapılan bir başka çalışmada sadece belirli dozlarda etki gösteren sertralin, larvaların pupaya geçiş süresini uzattığını tespit etmişlerdir. Uygulanan maddenin larva gövdesi içinde yer alan imajinal diskleri olumsuz etkileyerek çeşitli morfolojik ve fizyolojik bozukluğa neden olmasından dolayı bu geçişi uzattığını açıklamışlardır. Aynı zamanda çeşitli antidepresan etken madde uygulamaları D. melanogaster'de serotonin hormonu üretimini uyarmış olabileceğini, bunun sonucunda gelişimsel gecikmeye neden olabileceğini açıklamışlardır. Bizim çalışmamızda da gözlenen gecikme benzer nedenlerden dolayı olabilir. Drosophila melanogaster üzerinde yapılan başka bir çalışma sonucunda, nanopartikül olan magnezyum oksit (MgO)'in pupa oluşturma ve pupadan çıkış başarısında azalmaya yol açarak olumsuz etkilere neden olduğunu açıklamışlardır. Bu çalışmaya benzer şekilde bizim çalışmamızda da LOR etken maddesinin, 50 µg/mL ve 100 µg/mL dozlarında pupa oluşturmada ve bütün dozlarda pupa çıkış başarısında azalmaya yol açtığı görülmüştür. Ancak bu azalma istatistiksel olarak anlamlı değildir. Bu nedenle LOR etken maddesinin bu kriterler bakımından anlamlı bir etki yaptığı söylenemez. Aynı zamanda karsinojenite ve genotoksisite üzerine de yapılmış bir çalışma bulunmamaktadır. Ancak ilaç piyasaya sürülürken elde edilen raporlar incelendiğinde ratlarda, farelerde ve insan periferal lenfositlerinde negatif sonuç verdiği belirtilmiştir. İncelenen başka raporlarda fare ve ratlarda karaciğer tümörlerinde yapılan uzun dönem karsinojenite çalışmalarında ilaç etken maddesinin karsinojenik etkisinin olduğu sonucuna varılmıştır. Bizim çalışmamızda da LOR'in belirli dozlarda, Drosophila melanogaster gelişimini olumsuz yönde etkilediği sonucuna varılmıştır. Diğer yandan, kanat yapılarında morfolojik anormalliklere neden olduğu için LOR'in Drosophila melanogaster üzerinde, aynı zamanda, genotoksik etkisinin olabileceği de değerlendirilmektedir. İki sülfonamid bileşiğinin Drosophila melanogaster üzerinde teratojenik değerlendirilmesi yapılmıştır. Yapılan bu çalışmada bizim çalışmamızın sonuçlarına benzer şekilde madde içeren besiyerinde gelişen bireylerde kıvrık kanatlılık, mızrak kanatlılık anormallikleri tespit etmişlerdir. Bunun nedeni olarak öncelikle iki sülfonamid bileşiği içeren besiyerinde gelişimini tamamlayan bireylerin uygulanan doz azaldıkça birey sayısında azalma meydana geldiği ve bu bileşiğin birey gelişimine olumsuz etki ettiğini açıklamışlardır. Bu olumsuz etki kanat yapısında fenotipik anormallik oranına da yansımıştır. Bizim çalışmamızda da gözlenen anormallikler bireyin normal gelişimine olumsuz etki ettiği için kanat yapısında değişiklik meydana getirmesinden dolayı olabilir. Sonuç olarak; bu çalışmada kullanılan loratadin etken maddesinin, özellikle uygulamada kullanılan yüksek dozlarının, Drosophila melanogaster gelişimi ve davranışı üzerine olumsuz etkilerinin olduğu söylenebilir. LOR etken maddesinin Drosophila melanogaster üzerine etkisinin olup olmadığına dair literatürde herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışma, loratadinin Drosophila melanogaster üzerine canlı gelişimi ve davranışları üzerine yapılmış ilk çalışma olması nedeniyle, ileride yapılacak olan diğer çalışmalara kaynak oluşturma niteliğindedir. Ancak loratadin ve benzeri antihistaminik ilaç etken maddelerinin canlılar üzerine toksik ve davranışsal etkilerinin tam olarak ortaya çıkarılması için başka model organizmalar başta olmak üzere değişik hücre hatları ve canlı grupları ile ve de farklı metodlar ile daha fazla çalışmaların yapılması gerekmektedir.
The effects of antihistamines on organismal development have long been under scrutiny. Loratadine (Ethyl-4-(8-chloro-5,6-dihydro-11H-benzo[5,6]cyclohepta[1,2b]pyridin-11-ylidene)-1-piperidinecarboxylate) It is one of the 2nd generation antihistamine drug active ingredients and is frequently used in the treatment of allergic skin diseases, especially allergic diseases such as atopic eczema, acute rhinitis, hives, eye allergy, hay fever. Various research methods are used to understand whether the factors that living things, especially humans, are exposed to in general, have any effect on living things. Here, these methods are generally determined by considering the type of exposure. However, different methods can also be used depending on the type of cell lines or model organism selected. For substances that can penetrate the living body in different ways, applications can also be made in the form of nutrition, unlike the way of penetration. In the studies conducted, whether these substances have an effect on the developmental stages of the organism is also one of the research topics. At the same time, chronic applications are also made when working with long-term exposure factors. On the other hand, studies also investigate whether these substances have effects across generations. In this study, it was aimed to investigate whether the antihistamine drug active ingredient loratadine, which penetrates into the human body with its use and has long-term use depending on the person, has an effect on the developmental processes and behaviors of F1 and F2 generations of Drosophila melanogaster by providing exposure through the food environment. Media were prepared for Drosophila melanogaster in 250 mL glass bottles. Crosses were made in the culture bottles to collect adult individuals and the stocks to be used for the experiment were created. The stock Drosophila melanogaster were kept in separate culture bottles. The method recommended by the World Health Organization for mosquitoes was applied to determine the threshold value of the active substance loratadine. For this, 1 mL of the active substance prepared at different concentrations was added to 50 mL of standard medium. After 24 hours, the number of individuals that died and survived was noted and the percentage of mortality was calculated. After these procedures, the doses to be used in the experiment were determined as 25, 50 and 100 µg/mL. The experimental setups were constructed by adding 9 mL of Loratadine (LOR) to 4,5 grams of dry Drosophila prepared medium. In order to observe the effect of the active substance on metamorphosis time, 20 females and 20 males were crossed and the day of first emergence of eggs, larvae, pupae and adult flies was recorded. The metamorphosis times of the F1 generation were compared between the control and experimental groups. The adult individuals obtained from the F1 generation were transferred to medium without active substance and the F2 generation was obtained and observations were recorded in the F2 generation. On the other hand, male and female individuals were crossed and larvae of the same age were obtained for substance application to larvae. The test substance was applied to the larvae at the same stage of development and the larvae that did not pupate, pupae that did not become adults and individuals that did not complete their development were counted and noted. The phenotypes of adult individuals were examined and noted under a stereo microscope and removed from the vial. Petri dishes coated with 2% agar were used to measure larval movement. The distance traveled by one larva placed in the center of the petri dish for one minute was measured with millimeter paper. For each concentration, 30 larval movements were observed. To look at the effect of the test substance on negative geotaxis, 20 flies were transferred into a vertical empty glass bottle. The bottle was tapped on a stack of paper, causing the flies to land on the bottom of the bottle. Individuals crossing a height of 10 cm in 10 seconds were then recorded. For the effect on pupal position measurement, the distance traveled by the larvae from the food surface to the pupal area was measured. In addition, the morphology of adult flies was examined under a stereo microscope and the anomalies observed were noted for the F1 and F2 generations. In this study, the effect of the active ingredient loratadine on sex ratio was also examined. Various morphological abnormalities were observed in flies growing on LOR-containing media. These phenotypic abnormalities were curled wingedness, tassel wingedness, spear wingedness and wing atrophy. When the F1 and F2 generations were examined, a statistically significant decrease in the number of normal individuals was found at doses of 50 µg/mL and 100 µg/mL. When the larval to pupal transition rates were examined, it was observed that 100% of the larvae in the control group and 25 µg/mL doses were able to pupate, 94% of the larvae in 50 µg/mL doses were able to pupate, and 86% of the larvae in 100 µg/mL doses were able to pupate. Although 50 µg/mL and 100 µg/mL doses decreased the pupation success of the larvae compared to the other groups, this decrease was not significant. When the pupal-to-adult transition rates were analyzed, it was observed that there was a decrease in the number of adults in the experimental groups compared to the control group. Again, this difference was not significant. When larval movement measurements were analyzed, LOR application at 25 µg/mL and 50 µg/mL doses caused a slowdown in larval movement compared to the control group, but did not cause a statistically significant decrease. The 100 µg/mL dose of LOR caused a significant decrease compared to the control group. In the literature, there are several behavioral toxicity studies investigating the effect of antihistamine active ingredients on behavior in different species. In these studies, there are those who obtained different results from our study as well as those who obtained similar results. Yanai et al. (1999) examined histamine H1 receptor occupancy in young male volunteers and doxepin (H1 antagonist) after antihistamine administration. At the same time, the behavior of H1 receptor knockout mice was observed. As a result of this study, they explained that antihistamines did not show a serious effect in mice, but in humans, cognitive performance deteriorated after taking primary generation antihistamines at recommended doses. In our study, especially the slowing of movements may be due to sedation effect as well as genotoxic effect. Zhdanov et al. (2023) examined the effects of chloropyramine, a first generation antihistamine drug, and loratadine and cetirizine, a second generation drug, on the behavior of adult zebrafish. All three drugs significantly changed the locomotor activity of zebrafish and increased the distance traveled and average speed. In our study, in contrast to this study, the active substance LOR decreased the distance traveled and average speed of Drosophila melanogaster, especially at high doses. In the study with MgO, similar to the results of our study, it was determined that at high doses of magnesium oxide (10 mM), larvae formed pupae closer to the food surface. They explained this effect as the negative effect of magnesium oxide on D. melanogaster energy metabolism. In our study, it may be due to the slowing down of the energy metabolism of the larvae pupating close to the food surface. Considering the doses applied, it was observed that the active substance loratadine negatively affected the development of Drosophila melanogaster at certain doses (50 and 100 µg/mL). When the results were examined, the delay in the metamorphosis process in the F1 generation started to be observed from the 3rd instar, 2nd stage at doses of 50 and 100 µg/mL, while it was observed only during the transition to adult form at 25 µg/mL dose. In the F2 generation, changes were observed only at doses of 50 and 100 µg/mL and during the transition to adult form. Due to these delays in the metamorphosis process, it is thought that LOR may have negatively affected their development due to some effects on developmental genes or the functioning of these genes. The reason why the effect in the F2 generation was less than in the F1 generation may be due to the fact that the parents were exposed to the LOR agent during the experimental process and therefore the F1 generation was more exposed to this agent, while the F2 generation was not directly exposed to the agent. In a study conducted with a similar method, they explained that acetylsalicylic acid and acetaldehyde delayed the metamorphosis process less in the F2 generation of Drosophila melanogaster compared to F1. They stated that the toxic effect of acetylsalicylic acid did not continue in the F2 generation. At the same time, they determined that the metamorphosis period was delayed in the F2 generation of individuals treated with acetaldehyde only. They explained that the reason for this delay was the negative effect of acetaldehyde on the functioning of genes. In another study with antidepressant drugs, they found that sertraline, which only acts at certain doses, prolonged the pupation time of the larvae. They explained that the administered substance prolonged this transition due to the fact that it caused various morphological and physiological disorders by negatively affecting the imaginal discs in the larval body. They also explained that the application of various antidepressant agents may have stimulated the production of serotonin hormone in D. melanogaster, which may cause developmental delay. The delay observed in our study may be due to similar reasons. As a result of another study on Drosophila melanogaster, they explained that magnesium oxide (MgO), a nanoparticle, caused negative effects by causing a decrease in pupation and pupal emergence success. Similar to this study, in our study, it was observed that the LOR active ingredient caused a decrease in pupal formation at doses of 50 µg/mL and 100 µg/mL and in pupal emergence success at all doses. However, this decrease was not statistically significant. Therefore, it cannot be said that the LOR active substance has a significant effect in terms of these criteria. There are also no studies on carcinogenicity and genotoxicity. However, when the reports obtained while the drug was on the market were examined, it was stated that it gave negative results in rats, mice and human peripheral lymphocytes. In other reports reviewed, it was concluded that the active ingredient of the drug had a carcinogenic effect in long-term carcinogenicity studies in liver tumors in mice and rats. In our study, it was concluded that LOR negatively affected the development of Drosophila melanogaster at certain doses. On the other hand, LOR may also have genotoxic effects on Drosophila melanogaster as it causes morphological abnormalities in wing structures. Teratogenic evaluation of two sulfonamide compounds on Drosophila melanogaster. In this study, similar to the results of our study, curled wingedness and spear wingedness abnormalities were detected in individuals developing in the medium containing the substance. As the reason for this, they explained that the number of individuals that completed their development in the medium containing two sulfonamide compounds decreased as the dose applied decreased and this compound had a negative effect on the development of individuals. This negative effect was also reflected in the phenotypic abnormality rate in the wing structure. The abnormalities observed in our study may be due to the changes in the wing structure as it has a negative effect on the normal development of the individual. In conclusion, it can be said that the active substance loratadine used in this study, especially the high doses used in the application, has negative effects on Drosophila melanogaster development and behavior. There is no study in the literature on whether the active substance LOR has any effect on Drosophila melanogaster. Since this study is the first study on the effects of loratadine on the development and behavior of Drosophila melanogaster, it is a source for other studies to be conducted in the future. However, in order to fully reveal the toxic and behavioral effects of loratadine and similar antihistamine drug active ingredients on living organisms, further studies should be carried out with different cell lines and living groups, especially with other model organisms and with different methods.