Bu araştırmanın amacı, Batı literatüründe dilbilim ve dil eğitimi alanlarında 'söz uzatımı, dilbilimsel artıklık ve uzatım, dilsel fazlalık' gibi ifadeler altında incelenen olgunun Türkçenin yabancı dil olarak öğrenimi sürecinde üretici dil becerileri kullanımında ne şekillerde ve neden ortaya çıktığını incelemektir. Söz konusu dilbilimsel olgu, çalışma kapsamında 'dilbilimsel artıklık ve uzatım' olarak isimlendirilmiştir ve Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi noktasında öneriler sunmaktır. Bu noktada çalışma söz konusu dil olgusunun dilbilimin belirli alanları ile dil öğrenimi noktasında üretici dil becerilerini eşit derecede ilgilendirmekte, her ikisinin ekseninde uzatım olgusunun nasıl ortaya çıktığını ortaya koymaya çalışmaktadır. Çalışma nitel karakterde bir araştırma deseni olan durum çalışması ile desenlendirilmiş ve araştırmada elde edilen veriler içerik analizi ve betimsel analize tabi tutulmuştur. Araştırmanın çalışma grubunu 2020-2021 eğitim-öğretim yılında Sakarya Üniversitesi Türk Dili Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde B1 seviyesinde Türkçe öğrenen 12 yabancı uyruklu öğrenci oluşturmaktadır. Veriler araştırmacının kendisi tarafından geliştirilen konuya ilişkin bir yazılı uygulama, yarı yapılandırılmış görüşme ve gözlem formu kullanılarak toplanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre çalışmanın kavramsal çerçevesi kapsamında belirlenen tüm dilbilimsel alanlarda dilbilimsel artıklık ve uzatım içeren kullanımlar ile gereksiz iletişim ögesi içerebilen bağlamların ortaya çıkabileceği görülmüştür. Örneğin, biçimbilgisel alanlarda artzamanlılık ve eşzamanlılık noktasında yapım ve çekim eklerinde dilbilimsel uzatım ve artıklık örneklerinin sayı sıfatından sonra gelen isimlere işaretlenen çoğul eklerinin gereksiz kullanımıyla, ek fiilin gündelik dildeki bazı kullanımlarında, çoğul anlamlı kalıplaşmış ifade ve ikilemelere gelen çoğul ekleriyle, belirsizlik veya yoğunluk ifade etme amacıyla kullanılan sözcüklere gelen çoğul ekleriyle ve selamlama ifadelerinin sonuna gelen çoğul ekleriyle ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Sözdizimsel alanda ortaya çıkan uzatım türlerinin ise daha çok tümce içindeki bir sözcükteki anlam ile kipteki anlamın aynı olduğu durumlarda, tane ve doğru sözcüklerinin kullanımı ile ortaya çıkan durumlarda, sözcükteki anlam ile fiil çekimindeki anlamın aynı olduğu durumlarda ortaya çıktığı belirlenmiştir. Katılımcılardan alınan cevaplar doğrultusunda biçimbilgisel alana göre sözdizimsel uzatımının daha etkili tespit edilebildiği ve katılımcıların biçimbilgisel alandaki uzatımları diğer dilbilimsel alanlara göre daha zor fark edebildikleri belirlenmiştir. Araştırmanın kavramsal çerçevesinde anlambilimsel alan içinde ele alınan ve katılımcıların söylemlerinde uzatım olarak ortaya çıktığı en sık tespit edilen kategorilerin ise basmakalıp sözlerin kullanımı ve totolojik kullanımlar olduğu ssaptanmıştır. Bu alanda katılımcılar tarafından en kolay tespit edilebilen türler ise dolguluk söz kullanımı, biri yabancı dilden alınan olmak üzere eş anlamlı sözcüklerin ardışık kullanımı, eş anlamlı ardışık deyim kullanımı ve eş anlamlı sözcüklerin kullanımı olmuştur. Araştırma sonuçlarında, dilbilimin edimbilim alanında en yaygın rastlanan uzatım türlerinin bildirme ve yaptırma kategorilerindeki kullanım şekillerinde ortaya çıktığı görülmüştür. Sözcükbilimsel alanda en yaygın rastlanan uzatım cevaplarının ise hem anlamsal hem de işlevsel uzatım içeren kategorilerdeki kullanım şekillerinde belirdiği izlenmiştir. Çalışmada belirlenen dilbilimsel alanlarda uzatım ve fazlalık içeren kullanımlara neden olan birtakım faktörler de saptanmıştır. Çalışma sonuçlarının, Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde üretici dil becerilerinin öğretimi noktasında Türkçe öğreticilerinin dilbilimsel fazlalık ve uzatım kapsamında ortaya çıkan kullanımlara karşı farkındalık kazanmasına katkı sağlayacağı öngörülmektedir. Ayrıca çalışma sonuçlarına dayanarak söz konusu dilbilimsel olgunun kuralcı dilbilgisi öğretimindeki anlatım bozukluğu kapsamından çıkarak, sonuçlarının dil öğrenicilerinin söylemlerinin dilbilimsel alt alanlarda ne şekillerde ve hangi faktörlerden etkilendiği noktasında ilgili literatürdeki gelecek çalışmalara zemin hazırlayacağı düşünülmektedir.
The aim of this study is to analyze how and why the linguistic phenomenon studied in the Western body of literature under the expressions like expletives, linguistic redundancy, and pleonasm, linguistic excess, dummies, etc. emerge. The linguistic phenomenon in question is addressed as 'linguistic redundancy and pleonasm' in the study and it makes some recommendations on teaching Turkish as a second language. At this point, the study equally concerns the specific areas of linguistics and the productive language skills at the point of language learning. The research tries to reveal how the linguistic phenomenon occurs on the axis of both. The study was patterned in case study form which is one of the qualitative research patterns and the data obtained was analyzed with descriptive and content analysis. The study group of the study consists of 12 foreign students learning Turkish at the B1 level at Sakarya University Turkish Language Teaching, Application and Research Center. The data was collected using a written application paper related to the subject, semi-structured interview, and observation forms developed by the researcher. According to the results, in all the linguistic fields specified within the conceptual framework of the study, it has been observed that contexts that can include linguistic redundancy and pleonasm in addition to excess communication elements may occur. For instance, in terms of morphology concerning diachrony and coexistence instances of linguistic redundancy and pleonasm may be encountered in unnecessary use of plural suffixes marked after nouns, some situations where the complementary verb is used in everyday language, plurality in formulaic expressions and reduplications, plural suffixes marked after the words used for expressing uncertainty or intensity, plural suffixes at the end of greeting expressions. Linguistically redundant forms in syntax were more relatively found in the cases when the meaning of a word in a sentence is the same as in the modal, in cases containing the use of the Turkish words 'tane' and 'doğru' and in cases where the meaning in the word and the meaning in the verb conjugation are the same. According to the answers of the participants, it has been specified that syntactic redundancy and pleonasm can be detected more easily than morphological ones and that the participants were fairly less able to realize morphological redundancies in contrast with others. The largest categories which were dealt with under the linguistic redundancy and pleonasms in the semantic field within the body of the conceptual framework of the study were specified as the use of cliches and tautologies. The species most easily identified by the participants in this area fillers, successive use of synonyms, one of which is borrowed word, the sequential use of synonymous idioms, and the unnecessary use of synonyms. In the study results, it was seen that the most common redundant and pleonastic answers in the field of pragmatics emerged in categories like indicative and enforcement categories. In lexicological categories, the most common pleonastic answers were detected to have emerged in the use for both semantical and functional categories The factors causing the pleonastic and redundant factors in the related linguistic fields included in the study were also specified. It is predicted that the results of the study will contribute to the awareness of instructors about productive language skills in teaching Turkish as a foreign language despite the use that emerges within the scope of linguistic excess and pleonasm. Moreover, based on the results, it is considered that the study will provide a basis for a relevant future body of literature studies about how and which factors the discourse of learners are affected by leaving the scope of ambiguity in the teaching of the aforementioned linguistic phenomenon in prescriptive grammar teaching.