Modern devlet yönetiminde sosyal devlet anlayışının daha fazla öne çıkartılmasıyla birlikte, devlete yeni görevler yüklenmekte, idarenin sosyal hayat içindeki büyüklüğü artmakta ve buna bağlı olarak da idari eylem ve işlemlerin uygulama alanları genişleyerek, birey ile devlet arasındaki uyuşmazlıklar da artmaktadır. İletişim olanakları ve teknolojik gelişmeler ile birlikte idare daha hızlı karar alabilmekte ve gelişen olanaklar vasıtasıy- la bu kararların re’sen icrasını daha etkin ve süratli bir şekilde sağlayabil- mektedir. İdarenin bu gelişmesi karşısında, ancak idari yargı makamları nezdinde açılan iptal davaları ile haklarını arayabilen bireylere yargısal denetim sürecinde idare karşısında yeterli koruma sağlayan, güçlü ve bas- kın bir idari yapı karşısında daha etkili sonuçlar verebilen bir koruma ted- biri sisteminin gerekliliği her geçen gün kendisini daha da fazla hissettir- mektedir. İptal davasının yargılama sonucunda kendisinden beklenen işlevi gerçekleştirebilmesi için, yargılama sürecinde de yönetilenlerin haklarının idareye karşı daha etkin ve süratli sonuç veren bir yargısal korunma tedbiri ile güvenceye alınması zorunludur. Bahsedilen anlamda bir yargısal ko- runma tedbirini bireylere sunan ve iptal davasına oldukça önemli bir işlev- sellik sağlayan yürütmenin durdurulması kavramı 2577 sayılı Kanun’un 27. maddesinde bir yargı yetkisi olarak idari yargı hâkimine tanınmıştır. Ancak bu yargı yetkisinin anlam ifade etmesi ve iptal davasının hukuki ve fiili sonuçlarına birlikte hizmet edebilmesi için idari yargı hâkimi tarafın- dan, davacı tarafın talebine bağlanmadan şartların oluştuğunun tespiti ha- linde talebe bağlı kalınmaksızın, doğrudan kullanılması gereken bir yetki- dir. Zira yürütmenin durdurulması yetkisi iptal davasından ayrı ve onun dışında bir kavram ya da olgu değil, iptal kararı yetkisinin içinde algılan- ması gereken ve onun tabii bir uzantısı olarak iptal kararının sonucunda etkin bir yargısal denetimin gerçekleştirilmesine özgülenmesi gereken bir yetkidir. İdarenin yargısal denetimi ancak zamanında alınmış ve bütün sonuçlarıyla birlikte uygulanabilir bir yargı kararı ile mümkün olduğundan bu amacın gerçekleşmesinde oldukça önemli bir rol oynayan yürütmenin durdurulması kavramı idarenin yargısal denetiminin etkinliği bağlamında yeniden tartışılması gerekmektedir.
As the social state approach is brought further to the forefront of modern state administration, new duties are charged to the state and the government’s role in social life expands. Accordingly, administrative ac- tions and procedures also expand, resulting in increased conflict between the individual and the state. Thanks to developments in communication and technology, administrative agencies may adopt decrees quicker, and these decrees may become legally effective more rapidly. As a result, there a system is needed which ensures adequate protection to those individuals who claim their rights with the revocation of the administrative disposition that they filed before the judicial authorities or in the process of judicial review. For the revocation of the administrative disposition to perform the functionality that is expected from it as a result of the judgment, it is ob- ligatory for the rights of the governed to be assured with a more effective and rapid judicial protection measure. To achieve this purpose, this study examines the concept of stay of execution that presents the aforementioned judicial protection measure to the individuals and ensures a critical func- tion of the revocation of the administrative disposition which is also placed among our administrative jurisdiction legislation., This concept is assessed from a perspective different than the current implementation. In practice, a motion for stay of execution is granted only based upon the requirement of the plaintiff. In this study, in order to provide more effec- tive judicial protection to the governed, as well as to obtain judgments in full, this study questions whether a stay of execution may be adopted by the Court’s own initiative.