dc.description.abstract |
Problem Durumu: Son zamanlarda birçok araştırmacı, bireyin kendine yönelik pozitif tutumlar geliştirmesi için cesaretlendiren benlik saygısı programlarını eleştirmiş ve bu tür programların bireyin benliğine aşırı düzeyde vurgu yaptığı ve kendisini sevmesini yoğun biçimde empoze ettiği için narsistik tutumlara veya sağlıksız bir benlik algısı gelişimine yol açtığını iddia etmiştir. Bu tartışmalar Budist felsefesini temel alan ve bireyin kendine yönelik işlevsel tutumlar geliştirmesinde alternatif bir bakış açısı sağlayan öz-duyarlık yapısının öne sürülmesine yardımcı olmuştur. Özduyarlık kavramı, bireyin acı ve sıkıntı çekmesine neden olan duygularına açık olması, kendine özenli ve sevecen tutumlarla yaklaşması, yetersizlik ve başarısızlıklarına karşı anlayışlı ve yargısız olması ve yaşadığı olumsuz deneyimlerin insan yaşamının bir parçası olduğunu kabul etmesi olarak tanımlanabilir. Öz-duyarlık; özsevecenlik, paylaşımların bilincinde olma ve bilinçlilik şeklinde üç temel unsur içermektedir. Öz-duyarlığın bu üç unsuru kavramsal anlamda birbirlerinden farklı olmalarına ve fenomonolojik düzeyde farklı yaşanmalarına rağmen birbirleriyle karşılıklı etkileşimde bulunmakta, birbirlerinin meydana gelmesine ve gelişimlerine yardımcı olmaktadır. Araştırmalar öz-duyarlığın, öz-eleştiri, depresyon, anksiyete, derin düşünme ve düşünce baskısı ile negatif; sosyal ilişki, duygusal zekâ ve öz-iradeli olmayla pozitif ilişkili olduğunu kanıtlamıştır. Aynı zamanda öz-duyarlığın benlik saygısı ile anlamlı düzeyde ilişkili olduğu, narsizmle ise ilişkili olmadığı bulunmuştur. Öz-duyarlık alanında yapılan araştırmalar oldukça yeni olduğu için, yaşamın çeşitli alanlarında bu yapının pozitif çıktılarla ilişkisini inceleyen farklı araştırmalara ihtiyaç vardır. Bu araştırma alanlarından birisi öz-duyarlık ile başarı yönelimleri arasındaki ilişkidir. Eğitim psikologları genellikle öğrenme temelli ve performans temelli başarı yönelimleri arasında ayrım yapmaktadır. Öğrenme yönelimli öğrenciler, öğrenme çalışmalarına merak ve becerilerini geliştirme, yeni şeyler öğrenme ve öğrenecekleri şeyleri tam anlamıyla anlama amacıyla motive olmaktadır. Bu öğrenciler başarıya yönelik standartlarını kendileri belirler, başarı ve başarısızlığı çabaya yükler ve hataları öğrenme sürecinin doğal bir parçası olarak görürler. Performans yönelimli öğrencileri öğrenme çalışmalarına motive eden temel faktör ise öz-değer duygularını koruma ve artırmadır. Bu öğrenciler başarı ve başarısızlığı yeteneğe atfeder ve yetenek düzeylerini sosyal karşılaştırma aracılığıyla değerlendirirler. Başarı yönelimleri alanında yapılan araştırmaların performans yönelimini uyumsuz olarak tanımlaması, araştırmacılar arasında tartışmalara neden olmuş ve performans yöneliminin tamamen uyumsuz olmadığı yönünde bir görüşün gelişmesini sağlamıştır. Buna bağlı olarak performans yöneliminin ikiye ayrılabileceğini öne süren bir model geliştirilmiş ve bu modelde performans yönelimi yaklaşma ve kaçınma şeklinde ikiye ayrılmıştır. Performans-yaklaşma yönelimli öğrenciler diğerlerinden daha fazla performans sergilemek ve yetenekli olduğunu kanıtlamaya, performanskaçınma yönelimli öğrenciler ise beceriksiz ve başarısız görünmekten kaçınmaya çalışırlar. Performans yöneliminin yanı sıra son zamanlarda bazı araştırmacılar, öğrenme yöneliminin yaklaşma ve kaçınma unsurları olabileceğini öne sürmüş ve 2X2 başarı yönelimleri modelini geliştirmişlerdir. Bu model öğrenme-yaklaşma, öğrenmekaçınma, performans-yaklaşma ve performans-kaçınma şeklinde dört başarı yönelimi içermektedir. 2X2 başarı yönelimleri modeline göre, öğrenme-kaçınma yönelimini benimseyen öğrenciler dersleri tam anlamıyla öğrenememe, öğrendikleri konuları unutma, konuları yanlış anlama, öğrenme görevlerine hakim olamama ve hata yapma gibi durumlardan kaçınmaya odaklanmaktadır. Bu araştırmada da kuramsal çerçeve olarak 2X2 başarı yönelimleri modeli temel alınacaktır. Duygusal ve zihinsel süreçlerin öğrencilerin başarı yönelimlerini benimsemelerinde önemli rol oynamasından dolayı, öğrencilerin öz-duyarlık düzeylerindeki farklılıkların başarı yönelimlerine yansıyacağı düşünülmektedir. Araştırmanın Amacı: Bu araştırmanın amacı öz-duyarlık ile başarı yönelimleri arasındaki ilişkileri incelemektir. Araştırmanın Yöntemi: Araştırmanın örneklemini Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin çeşitli bölümlerinde öğrenim gören 646 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. 319’u kız, 327’si erkek öğrenciden oluşan örneklemin yaş ortalaması 19,7’dir. Araştırmada ölçme aracı olarak Öz-duyarlık Ölçeği ile 2X2 Başarı Yönelimleri Ölçeği kullanılmıştır. Neff (2003b) tarafından geliştirilen Öz-duyarlık Ölçeği 6 alt boyuttan oluşmaktadır. Bunlar; öz-sevecenlik, öz-yargılama, paylaşımların bilincinde olma, izolasyon, bilinçlilik ve aşırı özdeşleşmedir. 26 maddeden oluşan ve 5’li Likert tipi bir ölçme aracı olan Öz-duyarlık Ölçeği’nin Türkçe uyarlama çalışması ile geçerlik ve güvenirlik analizleri Akın, Akın ve Abacı (2007) tarafından gerçekleştirilmiştir. Doğrulayıcı faktör analizinde, Ki-kare değerinin ($x^2$ = 779.01, N = 633, sd = 264, p = 0.00) anlamlı ve uyum indeksi değerlerinin RMSEA = 0.056, NFI = .95, CFI = .97, IFI = .97, RFI = .94, GFI = .91, SRMR = 0.05 olduğu bulunmuştur. Ölçeğin iç tutarlık güvenirlik katsayıları .72 ile .80, üç hafta arayla yapılan test-tekrar test güvenirlik katsayıları ise .56 ile .69 arasında değişmektedir. Akın (2006) tarafından geliştirilen bu ölçme aracı 26 maddeden ve öğrenme-yaklaşma yönelimi (ÖYBY), öğrenme-kaçınma yönelimi (ÖKBY), performans-yaklaşma yönelimi (PYBY) ve performans-kaçınma yönelimi (PKBY) şeklinde 4 alt ölçekten oluşmaktadır. 5’li Likert tipi bir ölçme aracı olan 2X2 Başarı Yönelimleri Ölçeği’nin faktör yükleri .41 ile .98 arasında sıralanmaktadır. Ölçeğin iç tutarlılık güvenirlik katsayıları alt boyutlar için .92 ile .97 arasında, testtekrar test güvenirlik katsayıları ise .77 ile .86 arasında değişmektedir. Öz-duyarlık ile başarı yönelimleri arasındaki ilişkiler korelasyon ve yapısal eşitlik modeliyle incelenmiştir. Elde edilen veriler SPSS 11.5 ve LISREL 8.54 programları kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular ve Sonuçlar: Öz-duyarlık ile başarı yönelimleri arasındaki ilişkileri incelemek için yapılan korelasyon sonucunda, öz-duyarlığın öz-sevecenlik, paylaşımların bilincinde olma ve bilinçlilik alt boyutlarının öğrenme-yaklaşma ve öğrenmekaçınma yönelimleriyle pozitif, performans-yaklaşma ve performans-kaçınma yönelimleriyle negatif ilişkili olduğu görülmüştür. Öz-duyarlığın diğer alt boyutları olan öz-yargılama, izolasyon ve aşırı özdeşleşme ise öğrenme-yaklaşma ile negatif, öğrenme-kaçınma, performans-yaklaşma ve performans-kaçınma yönelimleriyle pozitif ilişkili bulunmuştur. Başarı yönelimlerinin öz-duyarlık tarafından açıklanma düzeyini belirlemek amacıyla kurulan yapısal eşitlik modelinden elde edilen uyum indeksleri modelin uyumlu olduğunu göstermektedir ( χ2=18.47, df =18, p=0.42500, GFI=.99, AGFI = .98, NFI=1.00, CFI=1.00, RMSEA = 0.006). Yapısal eşitlik modelinden elde edilen sonuçlar, öz-sevecenlik, paylaşımların bilincinde olma ve bilinçliliğin öğrenme-yaklaşma ve öğrenme-kaçınma yönelimlerini açıklamada pozitif, performans-yaklaşma ve performans-kaçınma yönelimlerini negatif etkide bulunduğunu göstermiştir. Öz-yargılama, izolasyon ve aşırı özdeşleşme ise öğrenme-yaklaşma yönelimini açıklamada negatif, öğrenme-kaçınma, performans-yaklaşma ve performans-kaçınma yönelimlerini açıklamada pozitif katkı yapmıştır. Öz-duyarlık alt boyutlarının öğrenme-yaklaşma yönelimini açıklama oranı $R^2$ = .72, öğrenme-kaçınma yönelimini açıklama oranı $R^2$ = .39, performans-yaklaşma yönelimini açıklama oranı R2 = .98 ve performans-kaçınma yönelimini açıklama oranı R2 = .97 olarak bulunmuştur. Öneriler: Bu araştırmanın sınırlılıklarını belirtmek son derece önemlidir. Birinci olarak araştırma önceden var olan bir modeli test etmekten çok model kurmaya yönelik olduğu için elde edilen sonuçlar açıklayıcı nitelik taşımaktadır. Dolayısıyla farklı bir örneklem üzerinde tekrarlanmadığı takdirde kesin bulgular olarak ele alınması sakıncalı olabilir. İkinci olarak örneklem grubunun üniversite öğrencileriyle sınırlı olması elde edilen bulguların genellenebilirliğini bir derece kısıtlamaktadır. Bu nedenle araştırmada ele alınan değişkenlerin üniversite öğrencileri dışındaki diğer örneklem grupları üzerinde incelenmesi önemlidir. Ayrıca yapısal eşitlik modeli her ne kadar nedenselliğe yönelik sonuçlar ortaya koysa da doğa olarak korelasyonel veriler kullanıldığı için araştırmada ele alınan değişkenler arasındaki nedenselliğe ilişkin kesin açıklamalar yapmak zordur. Ayrıca eğitsel ortamların bireylerin özduyarlık düzeylerinin gelişmesine yardımcı olacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. |
|